rezil herif

702 79 127
                                    

"rezil herif. cidden yaptın mı bunu?"

ağladığımdan dolayı kızaran gözlerimle ve kucağımda tuttuğum kediyle kafamı sallamış burnumu çekmiştim.

beynime kadar çekmiş olmalıyım ki, başıma giren ani sancıyla gözlerimi kapamıştım. sakinleşmek adına kedinin kafasını sevmiş, yanağına yaklaşıp öpmüştüm.

sakusa'nın beni öpmesinden ve oradan kaçmamın üzerinden iki saat geçmişti. şimdi saat gece üç, suna'nın evindeydim. gece on ikiden sonra yurda giremiyorduk ve ben dışarı da bir başıma kalmıştım.

çareyi kardeşimin sevgilisinde bulunca, kediyle ona gelmiş ve ağlıyordum. üzgün olduğumdan değildi, rezil olduğumdandı.

"sen şimdi, sakusa'nın seni öpmesinden dolayı heyecanlanıp dudağını mı ısırdın? üstüne birde ayağına mı bastın? sonra da hiçbir şey demeden kaçtın mı?"

osamu'ya kafamı sallamış ve kageyama'nın güldüğünü görünce hemen şikayet etmiştim. "ya suna, bok kafalı bana gülüyor!"

kediyi yıkadıktan sonra, osamu'yu ve kageyama'yı görüntülü aramıştık. ve şimdi de beni kışkırtıyorlardı.

son bir saattir ağlamamdan dolayı bıkmıştı suna. diğerleri bir şey diyor, ben daha çok ağlıyordum ve onlar gülüyordu. tamam başka biri böyle bir şey yapsa, bende gülerdim. ama bunu yapan bendim! ve hiç hoş değildi, tamam mı?

suna telefona bakmış, kageyama'ya sövüp kafamı göğüsüne çekmişti. "lan piç, gülme şuna. ağlıyor sonra bana kalıyor."

'şuna' demesiyle daha çok ağlamış, daha sıkı sarılmaya başlamıştım. "napayım ama? komik ve rezil."

herhalde osamu'dan daha çok sarılmıştım suna'ya. onu osamu'dan daha uzun zamandır tanıyordum.

lise üçte osamu ve ben farklı liselere gitmiştik, ailemiz boşandığı için. sonra suna'yla tanışmıştım. arkadaş olduk, yakın olduk ve şimdi bana bir ağabey gibiydi. osamu ile ayrılmamızdan sonra bütün sorunlarıma çözüm bulmuştu.

sonra aynı üniversiteye gittik ve o erken mezun oldu. şimdi ise istediği işi yapıyordu, fotoğrafçılık.

"sus sen," kafamı kaldırmış, sweatimin kolunu elime kadar çekmiş ve burnumu silmiştim. neyse ki sweat, suna'nındı. "sen bi' rezil ol, yemin ederim 40 gün 40 gece laf etmezsem şerefsizin evladıyım."

osamu'nun son dediğim kelimelere itafen, işaret parmağını ekrana gösterip bir şey diyecekken susturmuştum. "sus osamu, birde babam yüzünden ağlamak istemiyorum."

kafasını sallamıştı. bir iki saniye sonra esneyince, bizde esnemiştik. "beyler ben yatar, yarın dersim var. yok yazılırsam kesin kalırım dersten. üzülme atsumu, bugün tam dalga geçemedim ama yarın daha çok dalga geçerim."

tam bir piç, tam.

"suna! sevgiline bir şey söyle."

suna'nın göz devirmesiyle kediyi daha çok kendime çekmiştim. "kimse sevmiyor beni." aslında seviyorlardı ama şu an ağlıyordum ve böyle yapmamaları gerekiyordu.

"ulan sen mi sevgilimsin yoksa osamu mu, çözemedim."

diğerlerinin telefonu kapatmasıyla, yerden kalmış koltuğa kendimi atmıştım. göğüsümde yürüyen yavru kediye bakıp, kafasını sevmiştim.

"şimdi ne yapmayı planlıyorsun?"

yattığım yere iyice yayılmış, kollarımı kafamın arkasında bağlamıştım. "uyuma-" yavru kedinin boyun girintime girmesiyle huylanmış gülümsemiştim.

cardigan, sakuatsu. Where stories live. Discover now