sakusa

758 79 246
                                    

"hangi denizde gemilerin battı da bu kadar üzgünsün?"

üniversitenin kantininde oturuyor, kageyama'nın bugün bana yaklaşık olarak yüzüncü kez laf atmasına göz deviriyordum.

sorduğu soruya dalga geçme amacıyla, "atlantik okyanusunda." demiş ve 10 dakika önce aldığım sodayı yeni içmeye başlamıştım.

"okyanus lan o- hay senin ben yapacağın şakayı sikeyim."

sırıtmış, göz devirmiştim. sakusa'nın beni engellemesi üzerinden bir hafta geçmişti. yeni bir hesap açıp yazabilirdim tabii ama beni direkt engellerdi, yine.

suna, "bu kadar üzülüyorsan, neden kendi hesabından yazmıyorsun?" diyerek osamu'nun omzuna kolunu atmış, kendine çekmişti.

iyy, ne bu samimiyet.

"olmaz, utanıyorum. ayrıca geçen gün gördün, karşısına geçtiğim an heyecanlanıp saçmalıyorum. kim bilir yazarken neler söylerim..."

suna kafasını sallamış, "haklısın, yine de şansını dene derim ben. geçen gittiğimizde seninle flört eden ben değildim sonuçta, barmendi." diyerek mantıklı konuşmuştu.

"sadece geriliyorum ve biraz da korkuyorum sanırım."

osamu kaşlarını çatmış, sanki devlet sırrı söylüyormuşum gibi yanıma oturmuş ve ciddileşmişti. "gerilmeni anlarım da, niye korkuyorsun?"

omuz silkmiş, "bilmiyorum, benim kim olmadığımı bilmediği için onunla yazışmak kolaydı. şimdi de ya gerçek beni sevmezse diye korkuyorum." osamu'nun kafama vurmasıyla, acıdığını belli eder şekilde bağırmıştım.

"ne vuruyorsun ayı?"

"salak mısın sen? dram yapıyor birde amına koyduğum. mal mal konuşma, senin deyiminle 'gerçek seni' ben bile seviyorum. o mu sevmeyecek amına koyayım?"

osamu beni sevmediğini söylerdi hep. bazen inanırdım buna açıkcası, çünkü çok ciddi söylerdi ve bilmiyorum, söylediği zamanlar da bana çok kızgın olduğu zamanlardı.

tabii bu düşüncem üzüldüğüm her durum için kendini salak duruma soktuğunda geçiyordu.

osamu'ya bakmış, yanağından sulu sulu öperek gülmüştüm. "yaa şapşal şey seni."

"iyyy, salyalarını al üzerimden. dnan kaldı yanağımda amına koyayım ya."

gülmüş, elimle tükürüğü silmiştim. "dnalarımız aynı zaten, ne olacak?"

göz kırptığımda sinirlenmiş, ayağa kalkar gibi yapıp beni korkutmuştu. sinirlenince eli çok ağır oluyordu bu süzme salağın.

"sakinleş az, çok gerginsin."

"sus."

dudaklarıma fermuar çeker gibi yapmış, oturduğum yerden kalkmıştım. "yazıyorum lan."

"yalanını sikeyim."

kageyama'ya dil çıkarmış, telefonu elime almıştım. tabii ki yalandı, sadece bir anlığına yükselmiştim o kadar. telefonu geri cebime koymuş, herkesi bıktırdığım o soruyu sormuştum.

"bugün yine bara gidelim mi?"

aslında şikayetçi değillerdi bu sorudan, içmekten hoşlanan bir avuç salaklardı. ki bende öyleydim ama bu önemli değil.

tatlı olduğunu düşündüğüm gülüşümle osamu'nun sırtına atlamış, "yemin ederim sulu sulu öperim her gün, dnamı bırak direkt ben olursun." demiştim.

"iğrençsin amına koyayım."

"sende amıma koya koya bitirmedin. hayır yani, suna ile çıkmaktan hoşnut değilsen ayrıl." kafasını ısırıp, sırtından inmiş ve kageyama'ya bulaşma kararı almıştım bu sefer.

cardigan, sakuatsu. Onde histórias criam vida. Descubra agora