"Sevgilimin beni bu kadınla aldattığını düşünüyorum da..." Pakistanlı en az benden olduğu kadar bu takip macerası içerisinde olmaktan da hoşlanmadığını belli edercesine kendi dilinde söylenerek sürmeye başlıyor. Gözde'nin arabasının her sokağa sapışında heyecanım katlanıyor. Taksi şoförü arayı açtığı zaman huzursuzca kıpırdanıp birtakım homurtular çıkarıyorum ki ne demek istediğimi anlasın. Gözde de bir an önce dursa iyi olur, yoksa bu beceriksiz adam her an izi kaybedebilir. Öndeki arabanın yavaşlaması ile lüks bir muhitte gösterişli bir restoranın önüne yanaştığımızı fark ediyorum. Gözlerimi kırpmadan Gözde'nin her hareketini incelerken aniden çalan telefonum ile korkudan zıplıyorum adeta. Şu an bu telefona cevap veremem. Üstelik sonuca bu denli yaklaşmışken. Kapüşonumu iyice kafama yerleştirip adama "Beni bekle," diyerek arabadan inecekken adam önce parayı ödersem bekleyeceğimi söylüyor. Hiçbir şey filmlerdeki gibi olmuyor! Orada taksiciler ne kadar işbirlikçi oysa... Gözümü Gözde'den ayırmadan cebimden para çıkarıp adama uzatıyorum ve "Bekle," diye tekrar uyarıyorum. Arabadan inip de kapımı kapattığım an adam gazlayıp gidiyor. Arkasından sövüp el kol hareketi yapıyorum. Restorana girmeden pencereden neler olduğunu görmek için iyice yaklaşıp içeriye bakıyorum. Gözde arkası bana dönük bir adama doğru ilerliyor. Onun yanına vardığında genç erkek ayağa kalkıp ona sarılıyor. Yapılı vücudu, güneşten yer yer açılmış açık kumral dalgalı saçları ile adam bana birini hatırlatıyor. Ama adını çıkaramıyorum. Hafif yan döndüğünde ise ağzım bir karış açılıyor. Olamaz!

Tam o sırada telefonum tekrar titreşerek çalmaya başlıyor ve bir kez daha beni gafil avlıyor. "Alo," diyorum önemli bir işin ortasında bölünmüş olmanın verdiği asabiyetle. "Ela ben geldim ve seninle buluşmak istiyorum," diyen Serkan'ın sesini önce ayırt edemiyorum. Sonra da onun burada ne işi olduğunu çözmeye çalışıyorum. "Geldin mi? Yarın geleceğini sanıyordum..." diyorum şaşırmış bir şekilde. "Uçakta yer buldum ve daha fazla zaman kaybetmek istemedim. Hemen konuşmalıyız." Nedir bu denli önemli olan hiç bilmiyorum ama bu kadar acele ediyorsa iyi bir şey olamaz. İçimi korku ve endişe kaplarken midemin büzüşmeye başladığını hissediyorum. Yer hafifçe sallanıyor ve ben kusma isteğiyle dolup taşıyorum. Derin derin nefes alırken yanımdaki duvardan destek alıyorum. "İyi misin sen? Nefes alışın tuhaflaştı..." derken sesi endişeli geliyor. "İyiyim... sadece bir an başım döndü, midem bulandı... sanırım üşüttüm..." "Nerdesin hemen yanına geliyorum." Tam ona adresi verecekken bir an nerede, ne durumda ve kimleri gözetliyor olduğumu hatırlayarak telaşla geçiştiriyorum. Onun karşısına böyle darmadağınık halde çıkamam. "Hayır hayır ben eve gidince sana haber veririm. İşim bitti zaten. Görüşürüz," dedikten sonra yola atılıp taksi çevirmek için elimi kaldırıyorum. Aptal adam bekleseydi beni eve hemen bırakacak bir taksi aramam gerekmezdi. Ama bu saatte hepsi dolu ve ben sinir krizi geçirme eşiğindeyim. Acaba ne giysem? Onun karşısına yıkılmış bir görüntüyle çıkamam. Keşke bugün Gözde'nin peşinde ajanlık yapmakla uğraşacağıma gidip kaşlarımı aldırsaydım ama artık çok geç! Neyse ki gece ve bol kapatıcı ile üstesinden gelebilirim sanırım. Tabii bir taksi bulabilirsem! Bir kerecik olsun hayat bana kolaylık gösteremez mi? Of!

Stres dolu bir buçuk saat sonunda normale yakın bir görüntü yakalamış olarak aynada kendime bakıyorum. Tam olarak ne görmem gerektiğini bilmesem de üstümdeki kısa bol elbise nedense duruma uygun görünüyor. Dar olsa seksi olurdu -ki onu baştan çıkarmak istediğimi düşünmesini istemem. Böylesi daha sevimli, daha günlük sanki... Az sonra kapı çalındığında son bir kez başımı öne eğip geriye atıyor ve saçlarımı olabildiğince karıştırıyorum. Onun için şekil verdiğimi düşünmesini istemem. Evde kanepede uzanmışken dağılmış gibi bir izlenim oluşturmak en iyisi... Derin bir nefes alıp kapıyı açtığımda ne kadar uğraşırsam uğraşayım bu an için asla hazır olamayacağımı anlıyorum. O kadar rahat, kendinden emin ve yakışıklı görünüyor ki... Ağlamak istiyorum. Hiç çabalamadan böyle göründüğünü bilmek ağlama isteğimi ikiye katlıyor! Gülümsediğinde bembeyaz dişleri bronz teniyle muhteşem bir kontrast oluşturuyor. Dudaklarına yapışmamak için kendimi zor tutuyorum. Kontrollü ve olgun davranmam gerektiğini hatırlayarak ben de hafifçe gülümsüyorum.

Not: Seni SevmiyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin