19. Bölüm

66.8K 2.7K 133
                                    

Siz hiç "pembe" romantik komedi bir gençlik serisi okudunuz mu?

Peki siz hiç pembe ve fantastik bir gençlik serisi okudunuz mu?
Bu Sonbahar lise yıllarına "olağanüstü" heyecanlı bir dönüş yapmaya hazır olun! Tanıtım bölümü ve duyurular için wattpad.com/pinkworks15 'i takip etmeyi unutmayın!

Bu Eylül çok fantastik şeyler olacak, bayılacaksınız! ♥

* * *

Ertesi sabah ben daha uyanmadan onun evden çıktığını fark ettiğimde şüphelerim en üst düzeye ulaşıyor. Gözde hayatı boyunca erken kalkabilen biri olmamıştır. Şimdi bunu yapıyorsa tek bir nedeni olabilir: Yakalanmamak! Ama neden? Benden gizlemesini gerektirecek ne yapıyor olabilir ki? Onun odasına gizlice girerken nereye gittiğini ve ne zaman döneceğini bilmemek heyecanımı ikiye katlıyor. Ne aradığımı hakkında hiçbir fikrim olmadan etrafa bir göz atıyorum. Cevap bilgisayarda olabilir düşüncesiyle açıp çalıştırıyorum. Windows işletim sisteminin formaliteli açılışına içimden küfrederek bir kulağım kapıda tedirgin biçimde bekliyorum. Nihayet son aşamaya gelince şifre koyduğunu görüp hayal kırıklığına uğruyorsam da bu biraz olsun kendime gelmemi sağlıyor. Gerçekten ben ne yapıyorum burada? Stresten kafayı sıyırmış olabilirim ama hâlâ bazı temel görgü kurallarını hatırlıyor olmalıyım. Bunlardan biri de arkadaşının özel eşyalarını karıştırmamak. Her ne kadar o arkadaşın kısa zaman önce hayatına burnunu sokarak her şeyi karıştırmış olsa da... Bilgisayarı kapatıp isteksizce odama doğru gidiyor camdan dışarı bir göz atıyorum. Belki Marcus'u görürüm diye... Bu aralar tek derdi yavrularını yemekmiş gibi görünüyor. Düşünsenize dişi bir kedi ile işi pişirip zavallı hayvanı hamile bıraktığı yetmezmiş gibi bir de doğumdan sonra yavrularına saldırıyor. Zavallı dişi kedicik minik kedileri koruyacağım diye bir gözü açık uyuyor olmalı. Tipik erkek bencilliği ve duyarsızlığı diye söylenerek mutfağa gidip sakinleştirici bir şeyler yemeye karar veriyorum. Çikolatalardan bir tane alıp paketi dişlerimle açmaya çalışırken bir ses dikkatimi çekiyor. Oldukça tanıdık gelen bu sinyal sesini çözmeye çalışırken gözüm mikrodalganın üzerindeki telefona ilişiyor. Gözde telefonunu evde mi unutmuş? Tamam, ben başkalarının özeline saygı duyan, iyi aile terbiyesi almış biriyim. Karşımdaki her ne yapmış olursa olsun ben aynı hatayı tekrarlamayacağım. Yine de acele edersem telefonun tuş kilidi devreye girmeden ekrandaki mesajı görebilirim. Elimi sürmeden, mesajı açmadan tamamıyla tesadüfen tanık olmuş olursam kim suçlayabilir ki? Ben de tam su ısıtıcısının düğmesine basmak üzere orada duruyordum gelen ani sesle irkildim ve bir baktım... Düşünceler daha kafamda şekillenme aşamasındayken ayaklarım hareketlenip hedefe varıyor bile. Üç büyük adımda telefonun yanındayım işte. "Akşam ne yapıyorsun?" yazısını okuyacak kadar zaman bulabiliyorum ne yazık ki. Sonra ekran kararıp kapanıyor ve tuş kilidi devreye giriyor. Tuş kilidini açıp mesajı okursam Gözde her şeyi anlamış olacak ama bu kadarını öğrenmişken devamını getirmezsem de ben hâlâ bu durumda bir şey anlamamış olacağım. Kararsız geçen saniyelerin ardından tam en doğru stratejiyi bulmuşken -mesajı okuyup sonra da imha ederek sanki hiç ulaşmamış havası yaratmak- kapının açılması ile irkilip telefondan hızlıca uzaklaşıyorum. Çikolatam ile sandalyelerden birine ilişmişken masanın üstünde duran dergiye göz gezdirmeye başlıyorum. "Burada unutmuşum demek ki..." diye söylenerek içeri giren Gözde bir çırpıda telefonunu eline alıp kontrol ederken bana sıradan bir günaydın demekle yetiniyor. Mesajı görmüş olacak ki yüzü keyifle aydınlanıyor. Allah'ım Gözde Amerika'da kendine bir Türk sevgili bulmuş ve bu gece buluşacaklar. Ne yapıp ne edip kim olduğunu öğrenmeliyim! Bütün gün incelikle oluşturduğum plan ruh sağlığımın ne denli tehlikede olduğunun bir göstergesi olsa da beni bu gece de Serkan'ı düşünmekten alıkoyacağı için faydalı bile sayılabilir. Eşofmanımın üstüne giydiğim sweat-shirt'ün kapüşonunu kafama taktığım şapkanın üstüne geçirip yüzümü olabildiğince gizliyorum. Az sonra Gözde'nin çıkacağını bilerek köşede hemen bir takside beklemeye koyuluyorum. Gözde olabildiğince göz kamaştırıcı bir kıyafetle salına salına arabasına doğru ilerlerken "rock chick" hevesinin tarihe karıştığını fark ediyorum. Onun yerine "Beyonce" tarzını benimsemiş olmalı ki dalga dalga dökülen saçları ve göz alıcı mini elbisesi ile ışık saçıyor. Onun ışıltısını kıskandığım gerçeğini beynimin ücra bir köşesine atarak taksiciye öndeki arabayı takip etmesini söylüyorum. Pakistanlı sürücü durumdan hoşnutsuz olduğunu belli eden şüpheli bakışlarını dikiz aynası aracılığı ile bana ulaştırdığında ona kısa bir açıklama yapma ihtiyacı duyuyorum.

Not: Seni SevmiyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin