14. Bölüm

53K 2.9K 53
                                    


Mutlu haftalar! ♥

Esin'e yanıldığını söylediğim günden tam dört gün sonra öğle üzeri ansızın kapı çalınıyor ve Serkan malum iş gezisinden dönmüş oluyor. Salona girdiği an beklenmedik karşılaşma nedeniyle öylece kalıyorum. Alaycı bir ifade ile ilk konuşan o oluyor. "Ne o kocanı gördüğüne sevinmedin mi? Yoksa gezmelerin sekteye uğrayacak diye mi endişelisin?" Zoraki tebessümümün nedeni onu görmekten duyduğum hoşnutsuzluk değil. Allah da biliyor ya şu an heyecandan kalbim yerinden fırlayacak gibi atıyor. Tek sorun nasıl tepki vereceğimi kestirememiş olmam. "Evine hoş geldin. Seni görmek güzel," diyorum nihayet temkinli bir nezaketle. "Keşke ben de aynı şeyi senin için söyleyebilseydim ama seni her gün gazetelerde görmek hiç de güzel olmadı benim için." Sakinliğinin yanıltıcı olduğu, öfkesini kontrol altında tutmak için alaycılığın arkasına saklandığı gözlerinden açıkça okunuyor. Onu kışkırtmak, öfkesini salıvermesini, benimle kavga etmesini sağlamak için dayanılmaz bir arzu duyuyorum içimde. Belki o zaman iki normal insan gibi duygularımızı açabiliriz bu şekilde kaçıp durmak yerine. Tek kaşımı kaldırıp imalı bir şekilde karşılık veriyorum. "Ya demek yurtdışında Türk gazetelerini ve özellikle dedikodu sütunlarını takip etmeyi ihmal etmiyordun." "Saçmalama Ela. Elbette ki bu tarz şeyleri benim adıma takip eden kişiler var. Onlardan alıyordum haberi." Umursamaz bir tavırla omuz silkiyorum. "Yanlış bir şey yapmadım ben." "Ah elbette yapmadın, sen zaten ne zaman yanlış bir şey yaptın ki?" Benimle iğneleyici bir tonla konuşması canımı sıkıyor. "Açıklamama izin versen gerçekten yanlış bir şey yapmadığımı anlardın ama önyargılısın." "Elbette önyargılıyım. Öyle olmasam Not:Seni Sevmiyorum! yazan bir post-it hakkında olumsuz fikirler edinebilir miydim ki?" "O çok başlardaydı! Henüz seni tanımıyordum!" diye haykırıyorum sabrım taşmış bir şekilde. Onun umurunda bile değil. "Tanıdıktan sonra çok şey fark etti sanki... Her neyse bunları konuşmanın anlamı yok. Madem şu an evli kalmak durumundayız, o halde soyadıma yakışır davranacağından emin olmalıyım. Bensiz dışarı çıkman son derece tedbirsiz bir hareketti. Dedikodular çoktan başlamıştır bile. Bu yüzden bu gece çıkıp birlikte görüntü vermemiz gerekiyor. Saat sekizde hazır ol." "Nereye gideceğiz? Ne giymeliyim?" "Fark etmez, yeter ki geçen seferki gibi elbise giymeyi unutma. Cidden Ela o kadar kısa giyerken aklından ne geçiyordu?" Tam ağzımı açıp cevap vermeye hazırlanırken arkasını dönüp odayı terk ediyor ve ben öylece kalıyorum. Sinirden kudurmuş halde... Ama sonra planımın işe yaradığını ve onu geri getirdiğini fark ederek neşem yerine geliyor.

Ömrüm boyunca hiçbir gece için bu kadar heyecanlandığımı hatırlamıyorum. Hazırlanırken resmen elim ayağıma dolanıyor. Saçlarımı açık bırakmayı düşünüyorum ama sonra bana daha vakur bir ifade katacağına inanarak topuz yaptırıyorum. Bu gece romantik, kırılgan ya da kararsız görünmek istemiyorum. Olgun, ne istediğini bilen ve belki de biraz ulaşılmaz... Bundan sonra ben istemedikçe kimsenin bana ulaşamayacağını anlatmak istiyorum ona. Ne Efe ne de başkası... Ve sonra gözlerinin içine bakıp ruhuna fısıldamak geliyor içimden "Sadece senin için açacağım kalbimi," diye. Vakit geçtiğinde oturduğum puftan kalkıp hafifçe geri gidiyor aynada kendimi uzun uzun inceliyorum. Etekleri uçuşan, dekoltesi basitliğe kaçmadan dikkat çekici olan, türkuaz rengi yazlık elbisem içerisinde kesinlikle hayat dolu görünüyorum. Topuzum doğal ama bir o kadar da özenle taranmış. Zarif sallantılı küpeler ve kolyeden oluşan türkuaz ve pırlanta karışımı seti de taktıktan sonra hazır olduğuma kanaat getiriyorum. Beni gördüğünde çok ama çok beğenmesini ve bir an için olsa da öfkesini bir kenara bırakıp bana hayranlık dolu gözlerle bakmasını umarak odamdan çıkıyor salona gidiyorum. Arkası kapıya dönük vaziyette camın önünde durmuş bir eli cebinde sabırsızca beklerken buluyorum onu. Geldiğimi fark edince arkasını dönüyor. "Nihayet hazırlanabildin. Düğün için bile bu kadar uğraşmamıştın Ela. Tabii ya hep unutuyorum zaten düğünden kaçacaktın değil mi?" Bana doğru dürüst bakmadan tüm zehrini akıtıp kapıya doğru yürümeye başladığında üstüme hayal kırıklığı ve üzüntünün çöktüğünü hissediyorum. Onun beni hâlâ sevdiğini düşünmek aptallıktan başka bir şey değildi, anlıyorum. Ya peki beğeneceğini ummak? Yüzüme bile bakmadı... Arabada ben suskun o ise umursamaz tavırlarına devam ediyor. Sevdiği bir müziği ayarladıktan sonra konuşmak istemediğini daha da net ifade etmek istercesine sesini sonuna kadar açıyor. Başımı cama doğru çevirip kırgınlığımı gizlemeye çalışırken tek düşünebildiğim tüm geceyi konuşmadan nasıl geçireceğimiz. Mümkün olsa koşa koşa eve dönüp odama kapanır ve gözlerimde yaş kalmayana kadar ağlarım. Ama gece o istediğinde sona erecek biliyorum ve buna itiraz etmeye bile hakkım yok. Gideceğimiz yere yaklaştığımızda müziğin sesini kısıp bana talimatlar vermeye başlıyor. "Arabadan indiğimizde mutlu, yeni evli çift görüntüsü vereceğiz. Biraz gülümsemenin kimseye zararı olmaz. Yemekten sonra, gece kulübü bölümünde biraz zaman geçirip vakitlice eve döneriz. Kimsenin sorusuna cevap vermeni istemiyorum. Hatta mümkünse hiç konuşma. Sadece gülümse. Bu arada Ela az sonra olacakların seni yanıltmasına izin verme. Anlaşma şartlarına sadık kalıyoruz ve süre bittiğinde boşanmamız da tek celsede sonuçlanmış olacak. Hafta başı ofisime gelirsen avukat ile bazı maddelerin üstünden geçebiliriz." Hafifçe yutkunup, kendime hâkim olmaya çabalayarak soruyorum. "Ne gibi maddeler?" Arabayı mekânın kapısına yanaştırırken "Evlilik süremizin kısaltılması gibi..." diye kestirip atıyor. Kapısını açan valeye anahtarı teslim ettikten sonra benim tarafıma gelip inmeme yardım ediyor. Ben az önce aldığım haberi henüz hazmedemişken o gazetecilere gülümseyip boynuma sıcacık bir öpücük kondurarak rolüne hemen ısınmış görünüyor. Yaşlar gözlerimi yakarken zoraki bir tebessüm yerleştiriyorum yüzüme ve onun bir gazetecinin sorusunu cevapladığını işitiyorum. "Evet karımdan daha fazla ayrı kalmaya dayanamadığım için iş gezisinden erken döndüm. Şimdi izin verirseniz güzel eşimle baş başa bir yemek yiyip hasret gidereceğiz..." Onun beni kapıya doğru götürmesine izin verirken hayatın ne kadar acımasız olduğunu düşünerek kalbimin ezildiğini hissediyorum.  

Not: Seni SevmiyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin