18.❝Bir çığlık ve yok oluş.❞

733 63 31
                                    

"Beni ne kadar mutlu ettiğini bilemezsin," diyerek elini elmacık kemiğime koydu. Gülümsedim, gözlerinin altı kızarmıştı. "Saatlerce sana bakabilirim." Saat artık çok geçti, yenilmezler binası çok sessizdi.

Sadece iki ses vardı, onlarda bize aitti. Güldü, "İlk defa aynı yatakta mı yatacağız?" Diye sordu Tony. Yavaşça kafamı salladım, "Beni niye daha önceden bulmadın diye ağlayabilir miyim?"

"Bugünlük gözyaşı kotanı doldurduğunu varsayıyorum koca adam." Dudaklarını büzdü ve bana yaklaşıp dudaklarımı öptü.

O büyük bir temas bağımlısıydı. Hızlıca hareket edip beni altında bıraktığında güldüm. Parmakları çabucak tiklerimin olduğu yerleri ezberlemişti bile. "Tony!" Dedim kahkaha atmaya devam ederek.

Resmen kıvranıyordum ve o gıdıklanmasa bile bu hoşuna gidiyormuş gibi gülüyordu. "Tony... Dur yoksa..." Kahkahalarım beni kesti, "yoksa avazım çıktığı kadar bağırırım!" Durdu, ve kaşlarını çattı.

"Gözlerin durmak istemiyor, gözler yalan söylemez." Yavaşça gülümsedim, beni büyülüyordu. Kaşlarımı çattım, öyle mi? Dercesine. Kafasını salladı, "Öyle."

Yutkundum, "Bazen gözlerle hareket edemeyiz." Dedim ve... Göz kırptım. "Bugün için geçerli mi bilemiyorum." Dedikten sonra hızlıca doğrulup dudaklarına dokundum. Beni öperken gülerek yana yattım, şimdi o benim altımdaydı.

"Hey!" Dedi kıkırdayarak. "Buradan hoşlanmam." Diyerek bir kez daha yuvarlandı yana doğru ve beni altında bıraktı. Boynumda hissettiğim nefesiyle gülümsedim. "Bir anlaşma yaptın Violet."

"Ne?" Dedim kaşlarımı çatarak. "Ne anlaşması?"

"Tanrı ile bir anlaşma yapman gerekiyor," parmağı yanağımda gezdi, "Böyle bir yüze sahip, böyle bir kalbe hayat verebilmek için. Bu kesinlikle insan işi değil."

Gülümsedim ve beklemediği bir anda yana kayarak onu altımda bıraktım. Hoşuma gittiğinden değildi, onu sinir etmek hoşuma giden şeydi. "Beni bu suratla hipnotize etmene izin vermeyeceğim." Dedi ve tekrar dönmeye çalıştı.

"Tony! Tony! Dur!" Ve bedenlerimizi yana kaydırdığında bu sefer yatağı değil yeri boyladık.

***

"Seni buldum, Violet. Benden kaçışın yok, sonunu getireceğim. Artık sadece bir hiçsin, sonsuzlukta yüzen bir zavallı."

Gördüğüm rüya ile yataktan hoplayarak kalktığımda boğazım neredeyse düğümlenecekti. Bu sesi... Tanıyordum ancak bir türlü sureti gözümün önüne gelmiyordu. "Salvatore..." Diye mırıldandı Tony.

"İyiyim, sen uyu. Su alacağım." Yataktan kalktığım zaman, ayaklarım soğuk zeminle buluşmadan terliğimi giydim. Yavasça yürüyordum yenilmezler binasının karanlık koridorlarında.

Odanın kapısını kapattım. "Saklanma." Duyduğum sesle irkilerek arkamı döndüğümde kimse yoktu. "Sakin ol Violet. Yalnızca bir... Kabustu." Kabustan arta kalan halisülasyonlar....

Mutfağa doğru yol aldım ve karanlık koridorlarda nefesim sadece tıkalıydı. Terliklerle birlikte çıkan gıcırtı tüylerimi kaldırıyordu. "Sadece dakikalar." Bu sefer daha güçlüydü ses.

Mutfak tezgahına yaklaşıp elime bıçak aldım. "Kim var orada?" Diye sordum dövüş pozisyonu alarak. Elimde ki bıçağı sertçe kavradım. Ancak ses yoktu. Toparlanıp bardağı alıp musluğun altına koydum.

Sular kesilmişti. Derin bir nefes aldım, buz dolabını açıp oradan aldım suyu. Bardağı kafama dikerken ayaklarıma değen bir şey beni huylandırdı ve bardak elimden düşüp yerde kırıldı.

Bir top. Kırmızı bir top, yavaşça ayaklarıma kadar gelmişti. "Daha fazlası var." Kafayı sıyırmak üzereydim! Bu her kimse gerçek anlamda kafamdaydı! Karanlıktan, uçan bir şey yüzüme doğru geliyordu.

Helyumla birlikte havalanmış, kırmızı bir balon... Bir çığlık duyduğum zaman korkudan aniden çığlığı bastım. Ellerimi kulaklarıma kapatıp kafama vurmaya başladım. Bir çeşit kriz gibi bir şeydi.

Nefesim kesilmeye başladı, cebimden çıkardığım astım ilacını kullandım. Bu... Bu çığlık Wanda'ya aitti. O an yenilmezler binasında ki tüm ışıklar açıldı. Balon yok oldu, top yok oldu.

Bardak kırık değildi. Ne oluyordu bana böyle? Hızlıca Wanda'nın bulunduğu kata gittiğimde herkes orada toplanmıştı. Tony arkamdan geldiğinde ona bile bakamamıştım karşımda ki manzara sebebiyle.

Wanda bir çığlık daha atıp diz üstü düştü yere. Bu bir feryattı. Bir anda yenilmezler binasında şimşekler çaktı ve tüm camlar anında tuzla buz oldu. Bunun tek nedeni Thor'un öfkesi olabilirdi.

Thor Strombreaker ile öyle güçlü bir iniş yapmıştı ki, deprem olduğunu sanmıştım. "Yeter, ölümlü." Dedi yarı dolu bir gözle sinirle. "Bize her şeyi anlat," dediğinde yutkundum. "Nasıl yeneceğimizi, ne yapacağımızı... Loki'yi aldı, onun kafasını kopartacağım."

Vision'da. Onun artık bir taşı yoktu. Korkuyla nefes aldım. Parmaklarımı saçlarıma geçirdim. Panik beni sarıp sarmalamıştı. Her şeyi elime yüzüme erkenden bulaştırmıştım. Akışı değiştirmiştim! Vision burada ölmüyordu, Strombreaker hemen doğmuyordu...

Tüm akış değişti.

"Her şeyimi aldı..." Diye fısıldayan Wanda'ya döndük. Derin bir nefes aldı, "Nihayet huzur..." Dedikten sonra bedeninin tuzla buz olmasıydı bizi bitiren.

"Hayır!" Diye bağırdım. "Hemen olmamalıydı!"

"Violet bir şey yap!"

Natasha, Steve'in omzuna yığıldı. "Steve... Ben..." Ve o da babamın omzunda toz olmuştu. Bucky, bir anda yere çöktü, "Ah, Steve?" Derken toz olmuştu.

"Bay Stark..." Peter Parker, Tony'e bırakmıştı kendini. "İyi hissetmiyorum, hiç iyi hissetmiyorum. Ölmek istemiyorum efendim buna hazır değilim." Tony onu tutmaya çalışsa da, ellerinde toz oldu.

Hayat o an durmuştu benim için, ayaklarım yerden kesildi ve yere düştüm.

Bitti.

Başarısız oldum.

Salvatore bu kadardı.



BÖLÜM SONU

ARKADAŞLAR BU NEYDİ BOYLE LAN

OF OF OF OFFFF

E o zaman bir sonraki bölüm görüşmek üzere


Kitaplarım ile ilgili editler, kolajlar ve mizahlar için instagram: mccalll2ee (yakında post paylaşılacak)

𝐒𝐀𝐋𝐕𝐀𝐓𝐎𝐑𝐄, tony starkWhere stories live. Discover now