"2 kardeşiz, abim ve ben." O da önüne dönerken ben de anneme kısa bir bakış attım.

Bakışlarım 'neden bana soru soruyorlar?' İçerikliydi ama annem 'ne diyon gız?' Temalı bakışlarını eksiksiz yüzüme dikti. Ben de ondan ümidi kesip önüme döndüm ve telefonumdan gelen mesaj ile oraya döndüm. Önce WhatsApp'tan gelen abim ve kuzenlerimin ile olan grubumuzun mesajlarına bakıp hızlıca cevapladım. Sonra ise beklediğim ama kendime beklediğimi bir türlü itiraf edemediğim o mesajın geldiğini gördüm. Ama bakmak yerine kapattım ve Aysel teyze ile kendi öz Teyzem arasında dönen muhabbete odaklandım.

"Bu model çok kolay, işte çiçeklerini yapması biraz zor ama o da o kadar önemli değil."

"Ben bunu yapabilir miyim ki acaba, biraz yapayım diyorum. Zehra'nın çeyizine koyardık."

"Yaparsın kız! Senin elindeki model bundan daha zor."

O mesaja bakmaman ve insanları dinliyormuş gibi yapman senin o mesajı beklediğini ve meraktan öldüğün gerçeğini değiştirmez Dicle.

Neden bu kadar mantıklı konuşuyordu?

Ah, herzaman bebeğim!

Şaka maka şu an meraktan çatlıyordum. Yalana gerek yok yani.

Ağzıma attığım börek bir anda boğazıma kaçıverince öksürmeye başladım. Annemgil hemen bana bakarlarken kendimi biraz toparladım ve öksürmekten dolayı pürüzlü çıkan sesimle konuştum.

"Ben bir su içip geleyim." Mutfağa doğru geçtim ve dolaptan aldığım bardağa su doldurdum ve mutfak masasının sandalyelerinden birine oturdum. Yavaş ve sakin bir şekilde suyumu yudumluyordum ki kapı zilinin çalması, o kapının açılması ve içeri bir erkek sesinin dolması ile kaşlarımı çattım. Kapıya yönelip ne olduğunu anlamaya çalışırken içeri birden giren uzun boylu ve iri yapıda olan adam ile ne yapacağımı birden şaşırıp öylece bakakaldım. Kahverengi gür ve dağınık dalgalı saçları ve aynı tonda gözlere sahipti. Kirli sakalları, yüzünde tam duran bir burnu vardı.

Ne yapıyorsun Dicle! Allah'tan kork! Günah.

Başımı hızla önüme eğdim ve bardağımı bırakıp çıkmaya yeltendim fakat kalın ve bir o kadar da nazik sesi duyana kadar,

"Kusura bakmayın ben bir anda girdim. Siz oturun lütfen." Hızla mutfaktan çıktı ve kapıyı da arkasından kapattı.

Kapının camlı kısmına yansıyan görüntülere göre hala oradaydı. Bir anda başka birinin görüntüsü de belirdi.

"Fırat abi! Ne dikiliyorsun orada, madem dosyanın almaya geldin mutfaktan bir şeyler ye de öyle git." Bu Zehra'ydı

"Hayır, teşekkürler. Ben aç değilim. Alayım dosyayı." Elini uzatıp bulanık görüntüden mavi bir dosya aldığını gördüm.

"Az önce açım dedin."

"Artık değilim." Daha sonra iki siluet de kayboldu.

Bu neydi şimdi? Ya da ne yaşadık biz az önce?

Öylece bakarken bir anda bir düşünce dank etti.

Ben rahat rahat suyumu içeyim diye aç olmasına rağmen yemek yemeden mi gitti o?

Demek hala böyle erkekler var. Şoklardayım şu an.

Ben de iç ses.

《•》

Şalımı çıkartıp masamın üstüne top gibi yapıp attım. Üzerimdeki elbiseyi de çıkardıktan sonra portakal desenli pijamalarımı giydim. Saçlarımı da tokadan kurtarıp ellerimle dağıttım. Onları tarayıp gevşek bir örgü yaptıktan sonra yatağıma sırt üstü attım kendimi.

DİCLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin