9.Bölüm "SON ŞANS"

Start from the beginning
                                    

"Bak Alaz bugün sandığından daha fazla stresliyim, okulla ilgili olsun senle ilgili olsun yapmam gereken yığın iş var. Bana biraz zaman ver, söz telafi edeceğim yavrum tamam mı, anlaştık mı?" dedi.

İçimden benle ilgili yapması gereken iş ne ki diye düşünsem de sadece "Anlaştık" dedim. Çünkü zor bir gün geçirdiğini hissetmiştim. Çalan zille öylece uzakalaşan bedeni izledim.

Öğle arası basketbol sahasında ki merdivenlere oturmuş Göktuğ ile çay içiyorduk. Aslında çoğu zaman çimlere otururuz ama bugün böyle oturmak istedik nedense.

"Bir çay alana kadar götümüzü verdik kardeşim bu ne ya. Bide üstüne şekerli çay veediler" Göktuğun dediğine kahkaha attım "Harbiden öyle oldu. Bide diyor karıştırmayın bir şey olmaz. Ne var sanki bi çay versen, gitsek. Yok 5 dakika sonra bilmem ne" dedim sitemle.

"Evet en son diyecektim abi beni çay ocağına götür gidim alim çayları" sonra üzerine ekleyip "Çay ocağında para geçiyor mu lan" dedi onun bunu demesiyle az daha altıma işiyordum.

Patlayan şekerli çikolatamızı yerken Göktuğun arkama kitlendiğini fark ettim hemen sonra bi kız neredeyse kafamızın üzerine olacak şekilde hemen üstteki merdivene oturdu. Diğer kız arkadası da gülerek "Erkekler var" dedi. Ben utançtan transa geçerken Göktuğ mala bağaldı.

"En son anaokulunda şekerli çay içmistim" dedi Göktuğ hülyalı bir sesle "Bende" dedim istemsizce. Ardından Göktuğ daha bitmemiş çayıma kendi bardağını üzerine sokmasıyla etraf çay oldu.

Olduklerı yerden bizi izleyen kızlara utançla bakıp hemen kalkıp gittik. Üstüne üstlük bide Göktuğ çayları çöpe atarken çaylar geri onun suratına fışkırmıştı. Göktuğ ile göz göze gelmemizle az önce yaşananlara kahkaha attık.

Kahakalarımız camdan bizi seyreden Oğuzu görene kadar devam etti. Camdan hızla çekilmesiyle bir Hasbiyallah çektim. Trip mi atıyordu 26 yaşındaki adam bana?

...

Okulun bitmesiyle anında kendimi eve atmıştım. Can sıkıntısıyla raftan daha önce okumadığım bir kitap çıkarıp kapağına baktım "Gurur ve önyargı" yazıyordu.

Okudukçe okudum kitabı yarılamıştım ki bı not parçası buldum bu daha önce cebimde bulduğum nottu demek bu kitabın arasına koymuştum.

Başımı geriye atıp tavanı izledim. Son zamanlarda olanları düşündüm. Notlar kesilmişti, ilaçlarımı almayı bırakmıştım öyle ki artık annemle de görüşmüyordum. Ayrıca hayatımda artık Oğuz diye biri vardı.

19 yıllık hayatımda ilk defa kendimi keşfetmemi sağlayan o adam. Ders anlattığı vakit farkında olmadan ciddileşen sesine çoğu zaman gülmemek için kendimi zor tutarım ama yalan yok sevimli gözüktüğü aşikar.

Deniz gözlerinin önüne düşen sap sarı saçlarına uzanıp geriye atmak çoğu zaman düşlerimde kalacak diye korkardım.

Bunları düşündüğümü dahi yeni fark ediyor olmak ne kadar tuhaftı.
İnsanın kendine bile anlatmaktan çekindiği şeylerin olması aslında ne kadar absürtü.

Anahtar çevirme sesiyle yerimden kalktım. Annem gelmişti. "Eşyalarımı toplamaya geldim" dedi kaşlarımı kaldırıp "Demek öyle" dedim.

Odasına geçerken uzaktan onu seyrettim "Ben ne olacağım" dedim kendi kendime. Kapısının önünde durup "O adamın yanına mi gidiyorsun?" diye sordum, nede olsa bilmeye hakkım vardı. "Evet" dedi. "Ailesi seni kabul edecek mi?" dedim "Onun ailesi benim" dedi düşünmeden.

"Peki benim ailem ne olacak?" dedim kırgınlık içinde. "O gün o yangında senin ailen zaten yok oldu" dedi anlık bir öfkeyle anında geri susup "Y-yani benim için"

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 26 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Ruh-u Revan |bxb|Where stories live. Discover now