Kahvaltı böyle böyle biterken abim işe gitmiş, babam evin eksiklerini almaya dışarı çıkmıştı. Annem çamaşırları asıp kuruyanları da katladıktan sonra mantı yapıp dolaba koyacağını söylemişti. Ben ise bulaşıkları makineye yerleştirip odama geçmiştim. Annem ile mantı yapmaya yardım edecektim. Ama annem işini bitirene kadar telefonumda oyalanmakta sıkıntı yoktu. Yağmur'u da çağırdım yardım etsin diye. O da teyzem ile birlikte geleceğini söylemişti.

"Anne! Teyzem de geliyormuş!" Anneme kibarca(!) seslendikten sonra üzerimdeki pijamalarımı çıkardım ve en rahat eşofmanımı giydim. Üzerine de bol tişörtümü giyip başıma da yazmamı bağladım.

Mutfağa gidip annemin erisin diye çıkardığı kıymayı iç harcını yapacağımız kaba koydum. Daha sonra soğan ve sarımsakları küçücük olana dek robotta çektim. Baharatlar ve robotta çektiklerimi kıymaya karıştırınca harç hazır oldu.

Hamuru yoğuracağımız büyük kabın ve hamur malzemelerini de çıkardım. Annem yoğuracaktı. Bir de güzel bir çay koydum teyzemler ile içeriz diye. Dün de babam pastaneden kurabiye almıştı, onunla içerdik.

Annem mutfağa girdi ve hamurun başına geçti. Hamur yoğrulduğunda onu bir kenara koyduk ve mantı yapacağımız yer masasını getirip koyduk. Her şey hazırdı.

Bu kadar işin içinde de dün aklımda olan soru dolanıp duruyordu.

Doğru olanı yaptım mı?

Yani yediği bu engel üzerine bir daha bana ulaşamayacağı düşünüyordum. Neticede adam ne kadar kibar davransa da ben onu engellemekten vazgeçmemiştim. Ben olsam benim gibi davranan biriyle bir daha konuşmazdım.

Yani yüksek ihtimal o da öyle yapardı.

"Kızım kapı çalıyor." Annem seslenmese duymadığım kapıya koştum hemen. Açınca da karşımda tezyzemleri gördüm.

"Hoş geldiniz!" Neşeli sesimle onları içeri davet ederken teyzem içeri girdi ve içinde örgüsünün olduğu poşeti kenara bıraktı.
"Hoş buldum kızım." Anneme selam verek mutfağa giderken Yağmur'un ayakkabısını çıkarmasını bekliyordum.

Sonunda içeri girebildiğinde sarılmak, selamlaşmak yerine direkt atıldı.

"Ne oldu biliyor musun?"

"Hayır." Ciddi ciddi cevap vermem üzere o da ciddi ciddi beni yanıtladı.

"Geçen size geln iki tane kız vardı ya, Feride ve Nigar."

"Eee,"

"Onlarla konuştum. Bana mesaj attılar işte konuşuyoruz öyle." Omzuna bir tane vurdum.

"Ben de önemli bir şey var zannettim. Biz de konuşuyoruz. Tatlı kızlar baya." O da mutfağa girip ellerini yıkayarak annemlerin yanına oturdu. Ben de ellerimi yıkayıp oturdum ve işe başladık.

《•》

Sırt üstü uzandığım koltuktan telefonumun çalması ike kalktım. Yabancı bir numara arıyordu. Telefonu açtım ve kulağıma götürdüm.

"Alo." Şüpheci bir ses topuyla çıkmıştı ağzımdan.

"Alo, selamın aleyküm Dicle. Zehra ben. Abinin iş yerinde çalışıyordum." Kafamı sanki girecekmiş gibi salladım ve gülümsedim. Onu sevmiştim, çok samimi ve tatlı gelmişti.

"Aleyküm Selam Zehra. Nasılsın iyi misin?" Sıcak sesime karşılık o da aynı şekilde cevapladı.

"İyiyim çok şükür, iş güç işte. Sen nasılsın, ne yapıyorsun?"

"Ben de iyiyim çok şükür, evde geçiyor günlerim." Ben böyle konuşurken annem iki de bir o kim işaretiyapıp duruyordu. Abime annemi gözlerimle gösterdim.

DİCLEWhere stories live. Discover now