Bölüm 9: Hastane Güzeli

504 53 6
                                    

🤍Merhaba küçük kitabımın büyük okurları.
🤍Kitapla ilginizi görüşlerinizi çok merak ediyorum lütfen yorum yapmayı unutmayın.
🤍Ayrıca instagramda duyurular yapıyorummm beni oradan takip edebilirsinizzz: @benkarsuvural





(Yazarın anlatımıyla)

Kerem komutan ve timi Karsu'yu vuranların yerini tespit etmişlerdi. O tespit ettikleri yere gittiklerinde ise kimse yoktu. Kerem komutan büyük umutlarla gelmişti. Kızı onun bu hayatta ki en değerli şeyiydi. Aldığı nefesten daha çok ihtiyaç duyduğuydu. Son bir haftadır kızını yani evini, sadece bir kere görebilmişti. Onun evi sağlamdı ama yıkılmasından korkuyordu.

                                            ♥︎              
Hazar, Kerem komutanı aramıştı fakat ulaşamamıştı. Ona evinin yıkılmadığının haberini vermek istiyordu. Kerem komutan ve timi operasyon için telefonlarını kapatmışlardı. Umutsuzca arabaya bindiklerinde Kerem komutan Karsu'dan haber almak için telefonunu açtı. Hazar'ın dört kere aradığını gördü. İçini büyük bir korku kapladı. Hemen Hazar'ı aradı.
"Bir şey mi oldu Hazar" dedi Kerem komutan.
"Komutanım, Karsu gözlerini açtı. Doktorlar muayene etti. Felç kalma gibi bir durumu yokmuş ama belirli bir süre yürümemesi gerekiyor. Akşama doğru normal odaya alacaklarmış" Hazar'ın bu sözleri, Kerem komutanın baba kelimesinden sonra duyduğu en güzel şeydi. Bir yandan bu habere sevinirken diğer yandan Karsu'yu vuranları bulamadığı için üzülüyordu. Hazar'a bulamadıklarını söyledi ve yarı üzüntü yarı sevinçle hastaneye gittiler.

(Karsu'nun anlatımıyla)

Yaklaşık yarım saat önce normal odaya çıkmıştım. Herkes mahvolmuş bir haldeydi. Babam zayıflamış, abimin göz altları morarmıştı. Diğerlerinin ise saçları dağılmıştı, eğer yanlış hatırlamıyorsam herkes hala vurulduğum kıyafetleriyleydi. Hazar komutanın üstünde benim kanım duruyordu. Hiç mi üstünü değiştirmeye gitmemişti? Hep hastanede miydi? Bana değer veriyordu. Hepsi. Bu hallerini görünce duygulanmıştım. Sanki yıllardır onlarla berabermişim gibi bana sahip çıkmışlardı. Bana bu kadar bağlandıklarını bilmiyordum. Uyandığımdan beri ağzımdan tek kelime çıkmamıştı. Normalde önümden biri geçse gülen biriyken şimdi tebessüm edecek halim yoktu. Hazar komutan ve doktor konuşurken duymuştum; ne kadar süre yürüyemeyecektim? Belki de hiç. Peki görevim ne olacaktı, hayatımı adadığım şeyden üç kurşun mu ayıracaktı?
Babam baş ucumdaydı, telaşını ve üzüntüsünü o kadar derinden hissediyordum ki…
Kendimi hazır hissettiğim an konuşmaya başlayabilirdim fakat ben kendimi hazır hissetmiyordum. Sanki konuşma yetkimi kaybetmişim gibi. Kekeleyerek konuşmaktan korkuyordum, korkmam için bir sebep yoktu ama korkuyordum. Şu an sadece bir kelime söyleyecektim eğer o kelimeyi söyleyebilirsem diğerlerini de söyleyecektim. "Baba" dedim. Bunu söyledikten sonra hepsinin gözleri beni buldu. Babam "Söyle güzelim, söyle güzel kızım. "dedi. Bu soruyu sorduğumda onu ya da onları üzer miydim? "Buldunuz mu?" dedim ağzımdan çıkan tek kelime bu oldu. Babamın gözlerine hüzün yerleşti, diğerleri ise gözlerini kaçırıp farklı yerlere bakmaya çalışıyordular. Anlaşılan hala bulunmamıştı. "Yerlerini tespit ettik güzel kızım, hatta gittik de ama kimse yoktu hepimiz araştırmaya devam ediyoruz. Sen canını sıkma bir daha bunlar başına gelmeyecek. Söz veriyorum güzelim" dedi. Biri bana söz verince sanki o şeyi yapmaya ya da yapmamaya yemin etmiş gibi hissederim. Ben hayatım boyunca tüm verdiğim sözleri tuttum. Ve babam bana söz vermişti, babam sadece tutacağı sözleri verirdi. Benim gibi.                             

Yaklaşık yarım saat sonra…

Dakikalardır ne ben konuşmuştum ne de diğerleri. Çok yorgundum, çok halsizdim, çok kötüydüm her şeyin çoğuydum ama onlar üzülmesin diye söylemiyordum. Bazen sadece yanındakiler için iyi olmaya çalışırsın. Uykum geliyordu, gözlerim kendi kendine kapanıyordu. Tam uyuyacakken babam beni nazikçe uyandırıyordu, doktor 12 saat uyumamam gerektiğini söylemişti. Keşke o gün uyuyup da hiç uyanmasaydım. Gözüm Berkay'a kaydı sırıtıyordu, kesin yine aklında tilkiler dönüyordu.
"Kedi sen neden ölmedin biliyor musun?" dedi. Hazar komutan uyarırcasına boğazını temizledi.
"Neden Berkay?" dedim
"Çünkü Batman ve Hulk sana kan verdi" bunları söylerken gülüyordu. Kendi aramızda bazen Yasin'e Hulk derdik de Batman kimdi? Birden yüzü düştü, babama dönerek:
"Yani komutanım Batman derken güçlü, kuvvetli, zeki falan anlamında yanlış anlamayın." dedi, babam yavaşça kafasını salladı. Nasıl yani babam ve Yasin bana kan mı vermişti? Aslında babamı Batman olarak düşündüğümde çok komik bir şeyler ortaya çıkıyordu. Her Hulk denildiğinde aklıma Yasin'in koşuşu geliyordu. Dudağımda çok ufak bir kahkaha kaçtı. Ben gülünce onlar da güldü. Hazar komutan da gülüyordu. O an anladım ki benim mutluluğum onların mutluluğu, onların mutluluğu benim mutluluğumdu. Biz birer kardeştik. Her askeriyeye geldiğimde onlara okuduğum kitaplarımın konusunu ve olayları anlatıyordum, tabii onlar kötü karakterlere ya da en ufak saçmalığa küfür ediyordu. Hatta birkaç gün önce Hazar komutana yakalanmıştık, yakalanınca neye küfür ediyorsunuz diye sormuştu mecburen her şeyi en baştan ona da anlatmıştım ve ben anlattıkça o da küfür etmişti. Bu tim farklı bir boyuttu. Üç gün önce ise abim gelmeden Mahsun Kırmızıgül'ün Sarı, Sarı şarkısını hoparlöre bağlayıp abimi beklemiştik, abim geldiğinde şarkıyı açmıştık. Abim fikir benden çıkmasına rağmen önce Berkay'ı sonra da Emirhan'ı dövmüştü.
Babam ve Yasin'e dönüp "teşekkür ederim." dedim. Yasin anlamaz gözlerle "Ne için kedi?" dedi. "Kan verdiğiniz için Kadırgalı" dedim ama sesimde ki utanç duygusunu saklayamadım.
"Kedi, sen zekiydin sana bir şey olmuş"
"Neden ki?"
"Hem bana Kadırgalı dedin normalde Hulk derdin, hem de sana kan vermeseydik çoktan senin cenaze işlemlerine başlamıştık." dedi. Sırıttım, Yasin benim için abimden farksızdı onu çok seviyordum. Kadırgalı gerçekten de vücut konusunda Hulk'a benziyordu. Ezel bana gülerek:
"Kedi şu an sana o kadar mutlu bir haberim var ki havalara uçacaksın sonra da dört ayak üstüne düşeceksin" dedi bunlara bugün espiri yapma perileri gelmiş.
"Abim mi evleniyor?" dedim onlar gibi gülerek. Hazar komutan Fransızca "Je suis désolé Karsu, mais je pense que ton fréré sortait avec quelqu'un et a rompu il y a une semaine." dedi (Üzgünüm Karsu ama sanırım abin biriyle çıkıyordu ve bir hafta önce ayrıldılar)
Timde sadece ben ve Hazar komutan Fransızca biliyorduk. Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı az önce şaka amaçlı söylemiştim. Ben abimi kimseyle paylaşamazdım, bu sözlerden sonra yüzüm düştü. Abimin hiçbir zaman evlenmemesini istiyordum, hiçbir zaman yanımdan ayrılmasın istiyordum. Çünkü ben hiçbir zaman abimin yanından ayrılmayacağım, söz.
Diğerleri anlamıyordu ne dediğimizdi. Berkay yanıma geldi ve kulağıma:
"Hastane güzeli, yavru Batman ne dedi?" diye kulağıma fısıldadı.
"Ne yapacaksın yakışıklı refakatçim?" dedim. Bu sözlerimden dolayı şoke olmuştu çünkü refakatçim olma fikri kesin aklından bile geçmemişti. Zaten onunla konuşurken tüm tim olarak ona yakışıklı, karizma falan diyorduk çok gururlanıyordu. Berkay gülerek yakasını düzeltti:
"Sayın hastane güzeli, yakışıklı olduğumu ağzınızdan duymak benim için büyük bir onur fakat bugün hepimiz senin refakatçiniz. Yarın ise o sarı abin olacak diğer günlerde… Allah ne verdiyse." dedi. Emirhan gelip ayağımın ucuna oturdu:
"Oğlum hastane güzeli lafı şu an çok uyumlu acaba adını mı değiştirsek?" dedi düşünüyormuş gibi yaparak.
"Yalnız benim zaten bir adım var o da Karsu." dedim bunlar galiba bana kedi diye diye adımı kedi koymuştular. Zaten geldiğimden beri bir kere bile adımla seslenmemiştiler. Ezel, Efe, Yasin ve abim de yanıma geldiler, hepsi hasta yatağına oturdu. İnşallah kırılmaz. Berkay yanımdan kalkıp telefonunu çıkardı, önce yakışıklı çıkıyor mu diye kontrol etti ardından yanıma gelip elleriyle saçımı düzeltti. Herkesi açıya aldıktan sonra üç, dört tane farklı pozlarda fotoğrafımızı çekti. " Şimdi üç deyince hepimiz hastane güzeli diyeceğiz tamam mı?" dedi bu çocuk deliydi. "1..2..3" Hepimiz bir ağızdan "HASTANE GÜZELİ!" dedik yüksek bir sesle.

BEN KARSU VURALWhere stories live. Discover now