"Ah, hadi ama!" Duyduğum sesle sol yanıma döndüm. Sirius Black. Sınıfta benim yanım hariç boş sıra kalmamıştı. Yüzümü ekşiterek oturağın ucuna kaydım. "Oturmak istemiyorsan oturma. Cezayı sen alırsın." Sinirle nefes aldı ve dakikalar önce Snape'in oturduğu yere oturdu. Tek bir farkla. Benim gibi oturağın ucuna oturmuştu.

Sınıfın bölünmesi her zamankinin üç katı kadar uzun sürmüştü. Sanırım nedenini açıklamaya gerek yok. Profesör Davies sonunda şekle giren sınıfa gülümsedi. "İksir kitaplarınızın otuz sekizinci sayfasında bulunuyor. Dersin sonuna kadar vaktiniz var. Hepinize bol şanslar." Yanımdaki çocuğu aldırmadan ayağa kalktım ve iksir malzemelerini aldım.

Diğerleri kitaptan bakmakla uğraştıkları için kolayca alabilmiştim. İksirlerle aram pek iyi değildi fakat bu iksir hem zor olmadığından hem de sık sık ihtiyaç duyduğumdan ezberimdeydi. Malzemeleri sıraya dizdikten sonra yanımda beni izleyen çocuğa döndüm. "Sen sadece otur. Ben hâllederim." Alayla güldü. "Profesörün bundan pek hoşnut olacağını pek sanmıyorum."

Haklıydı. Zaten profesörün amacı iki bina arasındaki soğuk savaşı biraz da olsa dindirmekti. "Pekâlâ. Sana dediğim malzemeleri bana uzat. Bu yeterli olacaktır." Bana yukarıdan bir bakış attı. "Ev cini mi sandın beni?" Başımı iki yana salladım. "Hayır." Sadece beceriksizin teki sandım. Kısa cevabım onu susturmaya yetmişti.

Bir biberi onun önüne koydum ve nasıl doğranması gerektiğini gösterdim. Ortalama bir iksir için üç küçük boy biber yetiyordu. Ben iki biberi de kestim ve boş bir kaseye doldurdum. Sirius ise zar zor doğradığı yamuk piberleri benimkilerin üstüne attı. Keyfim yerinde olsaydı muhtemelen kahkaha atmıştım. Ama şimdilik küçük bir tebessümle kazana döndüm.

Bir büyüyle altını yaktım ve tahta kaşıkla karıştırmaya başladım. Yaklaşık üç dakika sonra elimi yanımdaki çacuğa uzattım. "Kurbağ bacağı." Elime verdiği parçayı kazana koydum ve ters tarafa karıştırmaya başladım. Çok geçmeden elimi tekrar uzattım. "Bir tutam tarçın." Tarçın kavanozunu elimin altına uzattı. İçinden yeteri kadar tarçın alarak iksire attım.

Aklıma gelen detayla gözlerimi kazandan almadan seslemdim. "Sirius şimdi nane yapraklarını azar azar kazana atman lazım. Tek seferde gerektiğinden fazla atarsan muhtemelen yüzümüze patlar." Sonra alayla ekledim. "Sen buna alışık olabilirsin fakat ben değilim." Kaşlarını çattı. "Çok komik." Ayağa kalktı ve eline birkaç yaprak aldı. Bir yandan kazanı karıştırırken bir yandan da onu uyarıyordum.

"Kaşığın attığı her tur için iki yaprak atacaksın atacaksın." Başıyla onayladı ve bana yaklaşarak kazana odaklandı. Dediğim gibi her turda iki tane attığı yapraklar kırmızı sıvıda kayboluyor, kokusu giderek ortaya çıkıyordu.

Sirius ve benim aramda kişisel bir mesele yoktu. Hatta ilk kez bu kadar yakındık. Belki bina etkeni olmasaydı arkadaş bile olabilirdik. Ne yalan söyleyeyim bunu isterdim. Belki de şu lanet hayatımda beni mutlu edebilecek tek kişilerdi. Sıkıntıyla ofladım. Mutlu olmak neyimeydi ki?

"Bitti." Duyduğum sesle irkilerek kazana baktım. İksir olmuştu. Ateşi söndürdüm ve keskin biber kokusunu içime çektim. Gayet güzel olmuştu. Sınıfta gözlerimi gezdirdim. Laf dalaşları, kavga davetleri ve üstünden siyah dumanlar çıkan birkaç iksir. Bu kaos ortamında böyle kolay bir iksiri düzgünce yapabilen sadece birkaç grup vardı.

Profesör patlamak üzere olan bir kazanı bir kupaya dönüştürerek iki öğrenciyi kurtardı. "Basit bir iksiri bile başaramıyorsunuz." Diye söylendi sanki gurupları kendi karıştırmamış gibi. Öğrencilerin arasında gezindi. Bir sırada durdu. "Afferim Snape, Evans." Biraz daha ilerledi ve bizim sıramızın yanında durdu. "Sanırım adak adamalıyım. Bay Black, ilk kez bir iksirinizin yüzünüze patlamadığını görüyorum."

Sirius kaşlarını çattı. "O kadar da beceriksiz değilim." Göz devirdim. Gözleri ikimiz arasında gidip geldi. "Siz iyi bir ikili oldunuz herhâlde. Bundan sonraki derslerde de ikiniz eşleşin." İşte bu beklenmedikti. "Profesör, bu çok saçma." Diye atıldım. "Biz arkadaş bile deği-" Sirius sözümü kesti. "O bir Slytherin! İstesem bile onunla arkadaş olmam." Yan gözle çocuğa döndüm.

"Sanki ben seni çok istiyorum ya." Bizi izleyen kadına döndüm. "Profesör bu ders kavga etmememiz ileride etmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Lütfen kararınızdan vaz geçin." Kaşlarını çattı. "Bana karşı mı geliyorsunuz?" Sesi otoriter ve baskıcıydı. Zehir yeşili gözleri de kısıldığında ikimiz de susmak zorunda kalmıştık. Öyle bir aurası vardı ki birine istediğini yaptırmak için tehdit etmesine bile gerek yoktu. Profesör yanımızdan ayrıldığında tek bir laf etmeden büyüyle etrafı topladım. Bazen büyü oldukça işe yarıyordu.

"İksirlerde hep bu kadar iyi misin?" Yan gözle baktım siyah saçlı çocuğa. "Hayır. Bu iksiri uzun zaman önce öğrenmiştim." Gözlerim kitabıma kaydı. Hatırlamamalıydım. Hatırlarsam, ağlardım. Nedense beni boşverip iksiri yüzünde patlayan arkadaşına kahkaha attı. Bense kitabımı okumaya devam ettim. Kitaplar tek kurtuluş yolumdu. Gerçi pek uzun sürmezdi.

Birazdan olacağı gibi.

Profesör dersi bitirdiğinde Sirius hemen arkadaşlarının yanına gitmiş ve diğerlerini kendi deyimleriyle iğrenç deneyimleriyle dalga geçmeye başlamıştı. Bu sırada yanıma gelen çocuk yutkunmama neden olmuştu. "Ne yapıyorsun?" Kitabı görmesin diye çantayı kapattım ve ayağa kalktım. "Kütüphaneye gidicem. Ödev yapmam lazım." Uzun parmaklarıyla kolumu nazikçe tuttu. Ama bu bile tüylerimi diken diken etmişti. "Bende geleyim. Bana yardım etmek istersin değil mi?" Kafamı kaldırıp gri gözlerine baktım.

Her ne kadar nazik davranmaya çalışsa da alttan alta bana emir veriyordu. Kolumu elinden kurtardım. "Aslında..." dedim kelimeyi biraz uzatarak. "Şimdi hatırladım da. Ödevi gece arkadaşımla yapmıştım. Başka zamana kaldı." Masumca gülümsedim. O ise tepki vermedi. Yalan olduğu barizdi fakat şu an sadece bana sınır tanıyordu. Yutkundum ve birkaç öğrencinin ardından sınıftan çıktım. Bacaklarımın titrediğini hissettiğimde okulun cübbesine şükrettim.

Korkuyordum. Ellerim titriyor, kalbim tekliyordu. Ama kimseye bunu gösteremezdim. Özellikle de sana, Lucius Malfoy. Ne yaparsan yap. Babamı ikna bile etsen, önümüzdeki noel tatilinde nişanımız bile olsa, seninle evlenmeyeceğim.

Şirin Akel (Harry Potter Au)Where stories live. Discover now