2. Bölüm

13 1 0
                                    

   Uykusuz bir gecenin ardından sabah ilk iş bilgisayarımın başına geçtim. Üniversitede yazılım okumak istediğimden dolayı fazlaca ön bilgim vardı. Daha önce, Armin'in yeni kaybolduğu sıralar telefonundan yerini saptamaya çalışmıştım ama telefon çoktan imha edilmişti anlaşılan.

   Gece boyunca düşünüp durmam sonucu kafamda bazı fikirler oluşmuştu. Beni kovalayan tayfa devlete bağlı değildi. Bundan emindim. Bağımsız bir şekilde yetenek kullanıcılarını topluyor olmalılardı. Sonra da yakaladıkları yetenek kullanıcılarının yeteneklerini sömürerek onları deney faresi gibi zavallı bir hale getiriyorlardı.

   Armin ve ben üvey kardeştik. Annelerimiz aynı, babalarımız farklıydı. Ben Armin'den bir yaş büyüktüm. Benim babam öldükten sonra annem başka bir adamla evlenmişti. Çünkü bana bakacak yeterli parası yoktu. Annem yetenek kullanıcısıydı. Armin'i yakalayanlar onlarsa dolaylı yoldan benim de yetenek kullanıcısı olduğumu anlayabilirlerdi. Armin kaybolduktan birkaç ay sonra beni de almaya gelmeleri garipti. Neden anında gelip beni de almamışlardı? Belki de Armin bir süre beni korumuş ama işkencelere dayanamayıp söylemişti. Üç ay dayanabilir miydi ki? Armin söylememiş de olabilirdi. Ellerinde başka yetenek kullanıcıları da olmalıydı. İçlerinden biri yetenek kullanıcılarının yerini bulabilecek bir güce sahip de olabilirdi. Böyle biri varsa yapabileceğim pek bir şey yoktu.

   Armin'in gücünü nasıl kullanacaklarını da bilmiyordum. Armin nesnelerin arkasını görebiliyordu. Ama bu güç ile nasıl bir saldırı yapabilirlerdi ki?

   Aylardır denediğim şeyi bir umut tekrar denemeye karar vererek gözlerimi kapattım ve Armin'e odaklandım. Gücümü kullanabilmek için önceden gördüğüm birini ya da bir yeri zihnimde canlandırmam gerekiyordu. Elimden geleni yapmama rağmen lanet bir baş dönmesi haricinde elime hiçbir şey geçmedi tabii ki. Armin'in tutulduğu yerde bir güç alanı olmalıydı. Ya da Armin'in başına düşünmek istemediğim kadar kötü şeyler gelmişti.

   Bir süre bilgisayardan araştırma yapmama rağmen pek bir şey bulamamıştım. Yapabileceğim tek şeyin kalkıp kapıyı kilitlemek olması sinir bozucuydu. Hayatımın en harika günü bugündü kesinlikle!

   Tam o an telefonumun çalmasıyla irkildim. Gizli numaraydı. Telefonu açıp kulağıma yaklaştırdım.

   "Alo?"

   Ses gelmiyordu. Tam telefonu kapatacakken beni şoka sokan bir ses duydum.

   "Aki, şükürler olsun! Neredesin şu an?" Armin?! Telefondaki ses kesinlikle ona aitti. Sesi ürkmüş birinden çok sakin birininki gibi geliyordu.

   "Armin bunca zamandır neredeydin?!"

   Tam o an sesimin hafif yankılı bir şekilde bana geri geldiğini duydum. Belki başkası olsa aldırmazdı ama ben duyduğuma emindim. Armin beni gizlice arıyorsa neden sesim hoparlörde olsun ki? Ayrıca bana neden nerede olduğumu sormuştu? Armin korkmuş değildi, sesi öyle gelmiyordu.

   Ne olduğunu anlamamla hemen telefonu kapattım. Koşarak üst kata çıktım ve önemli eşyalarımı küçük bir çantaya doldurdum. Eğer yeterince hızlılarsa telefondan yerimi saptamış olmalılardı.

   Koşarak ön kapıya gittim. Tam kapı kolunu tuttuğumda kapıya sert bir şekilde vuruldu. Kapı deliğinden baktığımda kısa siyah saçlı bir kız ve yanında dünkü sarışın kız vardı. Beni bulmuşlardı!

   "Orada olduğunu biliyoruz! Kapıyı açmazsan camı kırarız! Polisi aramayı düşünme bile!" siyah saçlı kız bağırarak kapıyı tekarar yumrukladı.

   Kapıya daha sert bir şekilde vurmalarıyla son hız arka bahçeye açılan kapıya yöneldim. Acilen buradan uzaklaşmalıydım.

   Arka bahçedeki duvarın üzerinden atlayıp geçen günkü gibi gördüğüm ilk kanalizasyon deliğine girdim. Beni burada bulamamışlardı sonuçta. Kanalizasyonda koşmaya başladım. Ne kadar uzaklaşırsam o kadar iyiydi.

   Kaç dakika koştum bilmiyorum. Artık tükendiğimi hissetmeye başlamıştım. Belki de nerede olduklarına bakmalıydım.

   Demin kapıda olan iki kız masadaki bilgisayarın başında duruyorlardı. Arkalarındaki kapı hala kapalıydı. Kapının yanındaki camı kırmışlardı. Cam kırıkları ahşap döşemenin üzerinde parlıyordu.

   Siyah saçlı kız sarışın olanın sözünü keserek konuştu. "Biliyorsun, sadece gücünü kullanırsa onun yerini bulabili- dur bir dakika!"

   Kahretsin! Panikleyince odağım bozulmuştu. Bu kadarını görebilmiştim. Geçen sefer yeteneğimi kullanarak kurtulmuştum. Bu sefer tamamen şansa kalmıştım. Yeteneğimi kullanırsam yerimi belli ederdim. Ama anladığım kadarıyla şu kızın fark etmesi için birkaç saniye gerekiyordu. Odaklanma süremi kısaltarak halledebilirdim belki. Ama önce bulunduğum yerden hızla uzaklaşmalıydım. Kanalizasyondan çıkmam daha iyi olurdu. Çünkü beni kesinlikle burada arayacaklardı.

   Bana en yakın kapağa tırmanmaya başladım. Kapağı ilk denememde kaldıramadım. Kapak zaten ağırdı birde yorulunca ağırlığı artmış gibi hissetmiştim. Tekrar kaldırmayı denediğimde kapak kendiliğinden açıldı. Bir el sıkıca havada kalan bileğimi tuttu. Kafamı kaldırdığımda elin sahibiyle göz göze geldim.

   "MerhabaAki-chan." Gereksiz bir enerjiyle konuşan, orta yaşlı, gözlüklü bir kadındı karşımdaki. Geniş bir gülümsemeyle konuşuyordu. "Ne çok uğraştırdın bizi öyle."

Attack On OthersTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon