1. Bölüm

22 2 1
                                    

   Koşmaktan nefes nefese kalmış bir şekilde ellerimle dizlerime dayanarak soluklandım. Cidden bu manyaklar beni neden kovalıyorlardı?! Daha önce içlerinden hiçbirini görmemiştim. Benimle ne dertleri olabilirdi ki?

   Düşüncelerimden sıyrılıp gözlerimi sıkıca kapattım. Bu berbat durumdan bir an önce kurtulmak istiyorsam odaklanmalıydım. Beni kovalayanlardan herhangi birinin yüzünü düşünmeye çalıştım.

   "Ara sokaklara bakmayı unutmayın veletler. Onu elimizden kaçırırsak sizi öldürürüm!" siyah saçlı, kısa boylu bir adamdı bunu söyleyen. Otuzlarında gibi görünüyordu. Sinirle elindeki telsize bağırıp duruyordu.

   Arkasında koşanlardan biri benim yaşlarımda duran kahverengi saçlı bir kızdı. Diğeri ise gene benim yaşlarımda duran asker tıraşlı bir oğlandı.

   Gözlerimi açıp yanımdaki boruya tutunarak baş dönmemin geçmesini bekledim. "Lanet olsun" kendi kendime fısıldadım. Benim olduğum çıkmaz sokağa yakın sayılırlardı. Tekrar kontrol edip bayılma riskini göze alamazdım. Şimdilik bu kadarı yeterliydi.

   Hızlıca belime bağladığım ceketi alıp bir umut tanınmamak için giydim ve kapüşonunu kafama geçirdim. Ara sokaktan çıktığım an yakalanmam an meselesiydi. Etrafıma bakınarak bir kaçış yolu bulmayı umdum. Tabii ya yangın merdiveni! Bulunduğum ara sokaktaki evlerin yangın merdivenlerinden birine yaklaştım. Biraz yukarıdan başlayan merdivene çıkmak için atlamam gerekiyordu.

   Yaklaşan bağırış seslerini duymamla acele ederek birkaç adım gerileyip koşarak sıçradım. Merdivene tutunabilmiştim. Ayağımla duvardaki girintiden destek alarak kendimi yukarı çektim. Yaklaşan bağırış seslerini duymamla panikleyerek merdivenleri tüm gücümle çıkmaya başladım.

   "Kaptan kızı buldum, yangın merdivenine çıkıyor!" bu demin gördüğüm asker tıraşlı oğlandı.

   4 katlı binanın 3. katına geldiğimde o çoktan merdivene çıkmak için uğraşmaya başlamıştı. Son katı da çıkıp binanın çatısına ulaştım. Ya hemen kaçmak için bir yol bulmalıydım ya da onların buraya çıkmasını engellemeliydim. Bu işin sonu hiç iyi bitmeyecek gibiydi. Beni kovalayan onlardı ama eğer içlerinden birini merdivenden düşürürsem polisin sorgulayacağı kişi ben olurdum. Ayrıca yeteneğim ortaya çıkarsa ellerinde denek faresi olurdum. Hemen uzaklaşmam gerekiyordu.

   Binanın içine açılan kapıya yaklaşıp kapıyı açmayı denedim. Tahmin ettiğim gibi kilitliydi. Şans eseri evden çıkmadan önce yanıma aldığım çakıyı çıkartıp kapıyı açtım. İçeri girip kapıyı kapattığım gibi aşağı inmeye başladım. Binanın ana kapısı yangın merdiveniyle ters taraftaydı. Onlar aşağı indiğinde ben çoktan iki-üç sokak ilerilerinde olacaktım.

   Nihayet binanın ana kapısına ulaştığımda birkaç saniye yukarıyı dinledim. Kapıyı tekmeleyerek açmaya çalışıyorlardı. Açık olmayan bir kapıdan nasıl geçtiğimi düşünüyorlardı acaba? En başta şaşırtmaca yaparak bu aptallardan kurtulabilirdim belki de.

   Tam o an çatıya açılan kapının yüksek bir sesle yerinden çıkıp yanıma düşüşünü görerek afalladım. Onları hafife almıştım sanırım. Kapıyı açıp kendimi dışarı attım. Kapıyı çarparak kapattıktan sonra ana caddeye doğru koşmaya başladım. İşlek bir cadde olmadığı için sokak bomboştu. Saat de erken sayılırdı.

   Bu lanet koşuşturma başlamadan önce parktaki banklardan birine oturmuş kitabımı okuyordum. Birkaç ses duymamla kafamı sokağın başına doğru çevirdiğimde benim oturduğum yere doğru gelen 6 kişi görmüştüm. Dikkatli bakınca kısa boylu olan adamın silah taşıdığını fark etmiştim. Bana seslenmesiyle tüm gücümle koşmaya başlamıştım. O zamandan beri beni kovalıyorlardı.

   Tahminlerim doğruysa ikiye ayrılmışlardı. Diğer üçlü bir anda önüme çıkarlarsa hiç hoş olmazdı. Biraz soluklanmak ve nerede olduklarını görmek için sıkıca gözlerimi kapattım. Sarışın kızı düşündüm.

    İkisi sarışın üç kişi benim gitmek üzere olduğum ana caddenin kenarında, yanlarında kırmızı bir kamyonetle bekliyorlardı. Sarışın oğlan uzun boylu olana sinirle bağırıyordu.

   "Kaptan Levi burada bekleyin dedi. Yer değiştirirsek bizi öldürür Bertholdt!"

   "Kız kaçarsa ve biz hala burada bekliyor olursak da bizi öldürür!"

   "Ne dırdır ettiniz, kesin sesinizi." direğe yaslanmış olan sarışın kızın bunu demesiyle ikisi de sustu. "Kız onları atlatırsa ilk yapacağı şey ana caddeden, yani hemen önümüzden geçmek olacak. Burada kalıyoruz."

   Gözlerimi açıp yanımdaki duvara yaslandım. Ana caddeye gidemezdim. Herhangi bir çıkmaz sokağa girecek kadar vaktim de yoktu. Yeteneğimi iki defa kullanmanın getirdiği baş ağrısı berbattı. Telaşla etrafıma bakınırken kanalizasyon kapağı çarptı gözüme. İşte beni orada bulamazlardı.

   Kapağa yaklaşıp tüm gücümle kaldırdım. Merdivenden inerek kapağı geri kapattım. 10-15 metre ilerideki iki borunun arasına oturdum. Soluklanmam gerekiyordu.

   Biraz sonra yukarıdan ayak sesleri gelmeye başladı. Tahminime göre demin beni kovalayanlardı. Adımlar yavaşladı ve en sonunda durdu. Ani bir aydınlanmayla kanalizasyonun içine bakmayı akıl etmeleri ne kadar olası bilmiyorum ama ne olur ne olmaz diyerek ayağa kalkıp kapaktan daha da uzaklaştım.

   Bir süre sonra içlerinden biri bağırmaya başladı. "Lanet olsun, kaçtı işte. Seni öldüreceğim Connie!"

   "Ama kaptan ben bir şey yapmadım. Sizi takip ettim sadece."

   Adının Connie olduğunu öğrendiğim çocuk kesinlikle aptalın tekiydi. Büyük ihtimalle benim geçmeme rağmen kapının açık olduğunu anlamayıp tekmeleyerek açmaya çalışan da oydu. Kaptan diyerek hitap ettikleri adam beni doğrular gibi bağırdı.

   "En fazla ne kadar aptallık yapabilirsiniz diyerek geriden geldim. Çatıya çıktığımda kapıyı tekmeliyordun seni sersem!"

   "Kaptan ne yapayım gerildim."

   Sesler susmuştu. Daha ne kadar oturacağım diye düşünürken bir korna sesi duydum. Yukarıda bir araç durmuştu anlaşılan. Bir süre sonra aracın çalışma sesi duyuldu ve ses giderek azaldı.

   Şu ana kadar zaten iki kez kullanmıştım yeteneğimi. Ama güvenliğim için tekrar gözlerimi kapatarak kamyonete odaklandım.

   Kahverengi saçlı kız gereksiz bir enerjiyle diğer üçlüye bir şeyler anlatıyordu. "...onu en kısa zamanda bulacağız, merak etmeyin."

   "Tch. Bir dahakine sizi merkezde bırakacağımız için elbette yakalayacağız Sasha."

   Kız alınmış bir ifadeyle adamın yüzüne baktı ama bir şey söylemedi.

   Beni aramak için tekrar geleceklerdi demek. Bu hiç iyi değildi. Beni nasıl buldular bilmiyorum ama bir kere buldularsa tekrar bulmaları hiç zor değildi. Polise de gidemezdim. Beni neden kovaladıklarını araştıracaklardı, bana inanırlarsa tabii. Yeteneğimi keşfetmeleri berbat olurdu. Devletin yakaladığı diğer yetenek kullanıcıları gibi önce incelenip sonrasında öldürülürdüm. Beni kovalamalarının tek bir sebebi olabilirdi. Yetenek kullanıcısı olduğumu biliyorlardı. Belkide yetenek kullanıcılarını devlete satıyorlardı. 

   Kanalizasyondan çıkıp arada bir arkama bakarak eve gittim. Eve girdiğimde masanın üzerine yığılmış son 3 ayın gazeteleri ve üzerilerinde bıraktığım kahve fincanları bana dalga geçer gibi bakıyorlardı. Ortalığı toplamam ve kafamı boşaltmam gerekiyordu. Ne zaman geri gelecekleri belli değildi.

   Duvardaki mantar panoya yaklaşıp en ortada asılı duran resme baktım. Elimi fotoğrafın üstüne koydum. "Seni bulacağım Armin, söz veriyorum."

Attack On OthersTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang