1.Bölüm

344 20 63
                                    

İREN

İnsanın kendisini meşgul eden, düşüncelerinden uzaklaştıran bir mesleği olması muazzam bir şeydi. Emniyetten içeri her adımımı attığımda bunun keyfini yaşıyordum. Çünkü kendi duygularımla baş başa kaldığımda, yaptığım işten daha çok yoruluyordum. Bedenin iyileşiyordu ama ruhun iyileşmesi zaman alıyordu.

Mithat AMİR'in acele bir şekilde tüm ekibi sabahın köründe -saatin sabahın 6'sı olmasından bahsediyordum- neden topladığını merak ediyordum. En son böyle bir olayı üç dört sene önce, ciddi bir vaka ile karşılaştığımızda yaşamıştık. O gün daha işte hemen hemen ilk zamanlarım olduğu için ve acele bir şekilde yatağımdan kalkarak koşarak göreve yetişmeye çalıştığım için pijamayla gelmemi ben dahil buradaki herkes hâlâ unutmuş değildir bu arada.

Neyse ki bugün pijama ile gelmeyecek seviyeye ulaşabilmiştim.

Etraf, kuru gürültüden oluşuyordu. Haliyle herkes Mithat AMİR'in bu saatte neden bizi topladığını merak ediyordu. Mithat AMİR nihayet bu baş ağrıtan gürültüye bir son vermek adına teşrif edebilmişti aramıza.

"Arkadaşlar, uğultuyu bir keselim. Günaydın öncelikle. Hep beraber toplantı odasına geçebilir miyiz, lütfen?" dediğinde söylenileni yaparak ekip halinde toplantı odasına geçmiştik.

Mithat AMİR herkesin toplantı odasında olduğundan emin olduktan sonra kapıyı kapatarak içeri girdi ve büyük masanın başında duran deri sandalyesine oturdu.

"Evet arkadaşlar. Bu saatte sizi sıcacık yatağınızdan kaldırmak istemezdim ama görüyorsunuz ben de çok memnun değilim bu durumdan." dediğinde Mithat AMİR'e göz ucuyla baktım. Her zaman takım elbise giyen adam spor giyinmeyi tercih etmişti. Kalıplı ve hafif kilolu biri olduğundan dolayı emniyet amiri gibi bir duruş sergilemiyordu haliyle şu an. Daha çok yeni emekli olmuş, dizinde üç dört yaşlarındaki torunlarını seven dedeleri andırıyordu.

Mithat AMİR, babamın en yakın arkadaşlarından biriydi. Emniyette çalışmaya başlamamda onun çok büyük bir katkısı olmuştu. Bana kendinden bile çok güvendiğini söylerdi. Ben de Mithat AMİR'in bu güvenini hiçbir zaman boşa çıkarmamak için çok çabalamıştım. İşe giriş amacımın babamın katillerini yakalamak olduğunu bile söylemiştim. O da beni anlayışla karşılamış ve bana yardımcı olacağını da söylemişti. Nitekim yardımcı oluyordu da fakat bu iş üzerinde çalışan bir tek ikimiz vardık ve gizli kalması gereken bir görevdi bizim için. Çünkü babamın dosyası tamamen kapatılmıştı ve savcılık izni olmadan bu dosyayı tekrar gündeme getirmemiz mümkün değildi. Savcılığa defalarca bu konuda başvuruda bulunmamıza ragmen talebimiz her defasında reddedilmişti bu yüzden biz de çareyi kendi kendimize bulmuştuk. Eğer gizli gizli bu dosyayı tekrar açtığımız ve üzerine çalıştığımız öğrenilirse ne babamın katillerini bulabilirdik ne de mesleğimize devam edebilirdik. O yüzden Mithat AMİR ile birlikte bu sırrımız bizim aramızdaki en büyük sırdı ve birbirimize güvenmekten başka şansımız da yoktu.

Mithat AMİR konuşmasına devam edince tekrar onu dinlemeye döndüm. "Acil bir şekilde toplanmamız gerekti çünkü bir görev var. Başımıza dert olabilecek bir görev. Vakitten ne kadar faydalanabilirsek o kadar karımıza olacak." dedi. Ne kadar rahat görünse de gergin olduğu ses tonundan anlaşılıyordu. Bu da işin gerçekten ciddi ve tehlikeli olduğunu gösteriyordu.

Benim ev arkadaşım olan ve sabah Mithat AMİR'in aramasıyla etmediği küfür kalmamış olan Polat hafif mağrur bir vaziyette "Amirim sabahın 6'sı ya gerçekten? Ne bileyim saat 9 falan olsaydı, 7'ye bile okeyim. Güneşin doğmasını bekleseydik en azından." diyerek mızmızlandı.

Onun bu haline gülmüştüm. Ekibin en komiği ve aynı zamanda en teknolojiğiydi. Bilgisayarla bir işimiz olduğunda direkt kendisiyle irtibata geçiyorduk. Çok iyi anlıyordu bu işlerden, tabi bunda bilgisayar mühendisliği bölümünü bitirmiş olmasının da payı vardı.

DÜĞÜMOù les histoires vivent. Découvrez maintenant