GİRİŞ

525 24 17
                                    

Ne zaman kirlenmiş hisseder ki insan kendini? Doğduğundan beri bir insanın var olduğu yaşa kadar temiz kalması... Sahi, mümkün müydü böyle bir şey? Hepimizin içinde kirli yanımız vardı. Ya buna sebep olanlar? Bizi batıranlar? Onlar kendilerini kirlenmiş hissediyorlar mıydı?

~♤

Aral kendisini kirli hissetmeye başladığında daha gencecikti. Hayat onu bu hale getirmişti, bu durumdan kendisini suçlamıyordu. Kimseyi de suçlamıyordu. Aslında suçlayacağı kimsesi olmamıştı. Hayatına hiç girmemiş anne ve babasını mı suçlayacaktı? Ya da üzerine yük olduğunu düşündüğü yetimhane müdürünü mü suçlayacaktı? Böyle olmayı tercih etmemişti, böyle doğmuştu. Yapabileceği bir şey yoktu. Doğru bir hayat nasıl yaşanır bilmediğinden ona, hayatı yanlış gelmiyordu zaten.

Korkmuyordu Aral, korkusuzdu. Tehlike, hiçbir zaman umrunda olmamıştı. Sokaklarda, kendi ayaklarının üstünde durmaya bırakılmış, düşmesine müsade edilmemiş bir çocuk korkusuz olurdu elbet. Kaybetmek ne demek onu da bilmiyordu. Hayatta hiçbir şeyini kaybetmemişti çünkü. Değer vermek, sevmek, üzülmek, gülmek... Bu kavramların da ne anlama geldiğini hissetmemişti hiç. Mutluluk kelimesi onun için olağan bir hayat demekti. Yaşıyorsan, mutlusundur. Aral'ın felsefesiydi.

Koyu ela gözlerinin ardından hayata da koyu bakıyordu Aral. Çatık kaşlarının arasında gizlediği kendisine ait kirli dünyasında yaşamaktan başka şansı olmadığını çok iyi öğrenmişti. Siyah, kısa saçlarını 27 yaşına kadar hiç uzatmamıştı, bazen üçe vuruyordu sadece. Aral, parasız bir çocuk olarak büyüdüğünden saçlarını da kendisi bıçakla ya da makasla tıraş ediyordu. Maddi durumunun yeterli olmayışı onu hayatın gerçekleriyle tanıştırmış ve Aral parayla yapılan çoğu şeyi kendisi üretmeye başlamıştı.

Annesi ve babasının da öldüğünü biliyordu sadece. Nasıl ölmüşler, neden ölmüşler bir fikri yoktu. Aral doğduğunda ölmüşlerdi, tek bildiği buydu. Akrabası yoktu, varsa da bilmiyordu. Bu yaşına kadar yetimhanede büyümüş sonrasında sokaklara atılmıştı. Sokakta büyümüş, olgunlaşmıştı.

Sokaklarda tek başına büyümemişti. Kaldığı yetimhanede kendisiyle birlikte her zorluğa göğüs geren bir de çok yakın erkek arkadaşı vardı. Sadece arkadaş demek az kalırdı aslında çünkü kardeş gibi büyümüşlerdi. Aral'ın kardeşi yoktu ama kardeşlik nedir çok iyi öğrenmişti. Her zaman birbirlerine destek olmuşlar, çok büyük kavgalar etseler bile hiçbir zaman birbirlerini sırtından vurmamışlardı. Birbirlerini sırtından vurmaya çok yaklaşmışken üstelik...

Aral'ın kaldığı yetimhane belki de yaşadığı şehrin en kötü yetimhanelerindendi. Nemli duvarları, rutubet kokusunun doldurduğu odalar, hiç temizlenmeyen parkeler... Aral'ın kaldığı yetimhane onun hapishanesi gibiydi. Görevliler Aral ile birlikte kalan diğer çocuklara çok kötü davranıp eziyet ediyorlardı hatta bazen
kötü işlerde bile kullanıyorlardı. Aral, iyilik ve kötülük kavramlarını öğrenmeden büyümüş bir çocuk olmasına rağmen o çocukları her zaman korur ve kollar, gerektiği yerde önlerinde siper olurdu. Çünkü çocukların bu kirli dünyadaki en temiz ve en saf canlılar olduğunu düşünürdü. Kendisi için aynı şeyi düşünmezdi. O çoktan bu dünyanın kirine bulaşmıştı.

Aral'a hayat adil davranmamaya doğduğunda başlamıştı. Aral'ın da bu hayata adil davranmaya niyeti yoktu.

°☆

Kişinin yaşamı, uzaklıklar ile yakınlıklar arasında yürür. Kişi ya hep birilerinden uzaklaşıyordur ya da birilerine yaklaşıyordur. Ama hiçbir zaman birileri ile birlikte aynı yolda yürümez ya da durmaz. Kendi yolunu bulamayan da bütün yolları boşuna yürür.

İren, kendi yolunu bulamıyordu. Bulduğu yolda da yürüyemiyordu. Babasını kaybettikten sonra kendisini bir yola ait hissedemiyordu. Annesiyle yürümek istediği yolda, annesi onu beklememişti.

Para kazanmak için meslek sahibi olmuştu. Babasını kaybettikten sonra mesleği yaşama nedenine dönüştü. Sanki mesleğini kaybederse öleceğini düşünüyordu İren. Yaşamak için sebebinin kalmayacağını düşünüyordu.

İren'in okyanusu andıran mavi gözleri kendi derinliğini tanımlar nitelikteydi. Derinliğinin bir sonu yoktu İren'in. Kapalı kutuydu, güven duygusu yoktu. Güven ne demek bilmiyordu. Kimseye güvenmemişti çünkü.

Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünür ve bazı olayları da kafasında fazla büyüterek işin içinden çıkılmaz bir hale sokardı. Babasının ölümünden sonra bu hale gelmişti. Eski neşeli, cıvıl cıvıl halinden eser kalmamıştı.

Yakın diyebileceği biri erkek biri kız olmak üzere iki arkadaşı vardı. Onlarla aynı evi, aynı duyguları paylaşıyorlardı. Yine de İren tam olarak kendini onlara da anlatamadığını, kendisini de anlamadıklarını düşündüğü anlar çok sık yaşıyordu.

İren yine de hayatından memnundu. Kendisinden daha kötü hayatlara şahit olduğundan en azından başımı sokacak bir evim, bir arabam ve güzel bir işim var diye avutuyordu. Kendi hayatı oldukça monoton geçse de iş hayatında aksiyon bitmiyordu.

İren, babasının mesleğini devam ettiriyordu. İren'in babası işinde çok iyi bir polisti ve babası görevdeyken hayatını kaybetmişti. İren'in aslında bu mesleği tercih ederek babasının görev yaptığı emniyette çalışmak istemesinin ilk nedeni babasının katillerini yakalamaktı. Çünkü babasının ölümü dosyalarda sadece "GÖREVDE ŞEHİT OLDU" şeklinde yazıyordu. Evet, babası şehit olmuştu ama onu şehit edenler yakalanmamıştı. İren defalarca babasının çalıştığı emniyete giderek ortalığı birbirine katsa da bu, babasının katillerini yakalamalarında yeterli olmamıştı. Bu yüzden polislik sınavlarına hazırlanmaya başlayarak babasının katillerini kendisi bulmaya karar vermişti.

Emniyette ilk çalışmaya başladığında polis olarak görev alıyordu fakat ajan olarak katıldığı bir operasyonu başarılı bir şekilde tamamladığı için ve kendisinin de bu ajanlık görevine uygun olduğunu düşünmesiyle artık sadece gizli ajan olarak çalışmaya başlamıştı. 3 yıldır ajanlık yaptığı bu yola babasının katillerini yakalamak için çıkmıştı ama mesleği bu 3 yılda aşka dönüşmüştü. Hem eğleniyor hem de işinden başarıyla söz ediliyordu. Gizli bir kimliği olduğundan İren sır gibi saklanıyor kod adıyla kendisinden bahsediliyordu. İren'in kod adı; "Vegas"tı. Las Vegas'a gittiği bir görevde büyük bir uyuşturucu ve kumar çetesini başarıyla bir şekilde çökerttiği için kendisine bu takma isim verilmişti.

İren o zamana kadar kendisine verilen en güzel takma ismin bu olduğuna inanmıştı ta ki Aral ile tanışana kadar...

HERKESE ÖNCELİKLE MERHABAA!!!

Bu kitap için çok heyecanlıyım. Uzun süredir dram türünde yazmak istiyordum ve karakterlerin de kafamda oturması yazmam için bir vesile oldu diyebilirim. Giriş bölümünü karakter tanıtımı olarak düşünebilirsiniz. Kurguyu az çok iki üç bölüme anlarsınız diye düşünüyorum.


Bu kitap fanfiction tarzı olacağından kitabın karakterleri için Julio Peña ve Nicole Wallace'ı kullanmak istedim. Kafanızda bu şekilde canlandırarak okuyabilirsiniz fakat okurken kafanızda canlanan başka modeller de olursa onları da hayal ederek okuyabilirsiniz. Hayal gücünüz size ait ☆

Dramı ağır bir kitap olacak şimdiden uyarıyorum fakat içine mizahi unsurlar da yerleştireceğim sizi sıkmamak adına tabi ki.

Destek olan, okuyan, yorum yapan herkese çok çok teşekkür ederim şimdiden.

Keyifli okumalar dilerim...

DÜĞÜMМесто, где живут истории. Откройте их для себя