Arhan, bu ihtimali genç kıza düşündürdüğü için kendiyle gurur duymuştu. Mütevazı bir kahkahayla çenesini kaldırırken, o seviyede olsa da bunu dillendirmeye gerek duymadı. "Sporcu değilim. Dediğim gibi, sadece bir hobi benim için."

"Hım... Anladım," derken, pis pis sırıtıyordu. Söyleyeceği her neyse ciddiye alınmaması gerektiğinin en büyük belirtisiydi bu. "Günlük hayatında sorun yaşadığın insanlara pistte görüşelim diyorsun o zaman? Ah tabi, kapılacak bir kız varsa uğruna yarış da yapılır, değil mi?"

"Aslında en başında amacım bir otomobili gerçekten en iyi şekilde kullanmayı öğrenmekti. Tabi zamanla hızın getirdiği o adrenalin ve kontrol hissi çok hoşuma gitmeye başladı." Arhan bir detaya değinmek ister gibi işaret parmağını aralarındaki boşlukta salladı ve ekledi: "Bu arada, gerekirse evet; senin için yarışırdım."

Ahu eliyle yüzünü yellerken, bunun sebebinin hava olmadığının farkındaydı. Evet, güneş tepelerindeydi, sıcaklık otuza dayanmıştı fakat her şeyi dayanılmaz hale getiren ve harareti yükselten, Arhan'ın çok normalmiş gibi söylediği şeylerdi. "Çok iddialısın," dedi, ağlamaklı bir tebessümle.

"Senin için her şeyi yaparım Ahu," diye mırıldandı, genç adam. Başını kaldırdığında kararlı bakışları ve kendinden emin duruşu afallatmıştı onu. "Yapacağım da." Sonra, yumuşadı kaşlarının arasındaki o sert çizgiler. Genç kızın yüzündeki tedirginliği görmüş olacak ki, ansızın gülümsedi. "Buna bisiklet kiralamakla başlıyorum," dedi. "Bloglarda çok tavsiye ediliyordu. Eğlenceli olabilir, ne düşünüyorsun?"

"Süper! Nereden kiralayacağız?"

Arhan etrafına baktı, kısa sürede o kadar araştırma yapmıştı ki, her yeri biliyor gibiydi. "Çarşıya doğru gideceğiz." Yukarıya doğru ilerlediler, çok yürümeden küçük bir saat kulesinin ortada olduğu ve birçok yol ayrımına sahip çarşıya varmışlardı. Hemen bir üst sokakta, lokantanın yanındaki küçük dükkâna doğru yaklaşan genç adamı, şaşkın bir şekilde takip ediyordu Ahu. "İşte geldik."

"Buraya daha önce gelmediğine emin misin Arhan?"

"Sadece çok fazla araştırdım. Garantici bir insanım, her şeyi bilme imkânım varsa; bunu yapmak isterim," derken, dükkânın önünde bisikletlerle uğraşan adama selam vermişti. Ahu için sepetli olmak üzere iki bisikleti hazırlayan adamı izlerlerken, Arhan hafifçe kulağına eğildi. "Burası için iyi olduğu gibi kötü yorumlar da vardı ama ücret konusunda cömert olursak, sıkıntı yaşayacağımızı düşünmüyorum."

"Çok kırıcı..."

"Sistem böyle, üzgünüm."

Adam bu esnada onlara seslenmişti. "Bisikletler hazır abi."

Arhan bir de kendi kontrol etmek istedi. Özellikle Ahu'nun kullanacağı bisikletin frenlerini ve tekerlerini tekrar gözden geçirdikten sonra yapılacak ödemenin katbekat fazlasını vermişti. Renkli bisikleti ona teslim ederken, "Sormadım ama kullanmayı bildiğini düşünüyorum," dedi.

"Amsterdam'ı nasıl gezebilirdim ki?" dedi, heyecanla seleye otururken. Hemen yanındaki genç adamın da bisiklete binmesini bekledi. "Nereye gidiyoruz?"

"Yukarı doğru çıkalım. Biraz turlarız."

"Lütfen yavaş sür olur mu, araba değil, insan gücü sonuçta. Ben ve bacaklarım da çok güçlü sayılmayız."

Arhan sırıttı. "Arkandayım, merak etme."

Pedalları çevirmeye başladıklarında, çarşının tatsız kalabalığından uzaklaştılar. Yol boyunca, büyüleyici güzellikteki yalılarla dolu sokaklardan geçtiler. Adanın çam ormanlarıyla kaplı tepelerinde oksijene doyum olmuyordu fakat bisiklet kullanırken, özellikle de eğilimli bir güzergâh takip ediliyorsa; nefes alabilmek pek mümkün değildi. Ahu bu yüzden birçok kez soluklanmak istedi, bol bol su içti. Ufaktan acıkmaya da başlamıştı. Yine de eski, büyük ahşap bina ilgisini çekti. "Burası neresi?"

Dört DuvarWhere stories live. Discover now