"Hayır canım, ne münasebet!" Yavuz abi bir anda cevabım ile gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıken arkamdaki adamın,
"Hadi Yavuz, geç kalıyoruz." Demesini duydum. Yanımdaki merdivenlere giderken sıktığı parfüm burnuma doldu.

Kız kokusu abininkinden daha güzelmiş ha.

Sus iç ses. Senin yüzünden rezil olduk. Beni hanımefendilik çizgimden çıkarıyorsun. Biraz hanım hanımcık ol.

"Yavuz abi çıkarsan içeri gireceğim." Yavuz abi yolu kapattığını yeni fark etmiş olacak ki kenara çekilip bana yol verdi. Ben de ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim.

"Şımarmayın Dicle." Yavuz abinin uyarısı ile yüzümü buruşturup ona baktım.

"Ne şımarması Allah aşkına abi. Biz kaç yaşındayız." O ise 'aynen,aynen' temalı bakışını atıp az önceki adamın peşinden gitti ve kapıyı kapatmak bana düştü.

"Az önceki adam kimdi kız?" Korkuyla yine yerimde zıplarken arkamda kafasına seccade dolamış Yağmur ile karşılaştım.

"Ne diye sessiz sessiz geliyorsun? Ayrıca bu ne ya?" Seccadeyi neden kafasına doldığını biliyordum ama bir kötü olmuştu.

"Sen onu bunu boşver de bana de bakalım, o adam kimdi?"

Zehra'nın abisi Fırat.

İç sesime göz devirip Yağmur'a döndüm.

"Fırat. Abimlerin arkadaşı. Abini almaya gelmiş. Kapıda karşılaştık."

"Haaaa." nidası ağzından döküldü.

"Neyse, bu gün abimde babam da gelmiyor. O yüzden rahat takılabiliriz."

"Vedat amca nereye gitti?" Yağmur beni odasına getirip üstümü değiştirmemiz beklerken arkası dönük bir şekilde şarjdaki telefonuna bakıyordu.

"Babaannemin yanına." Başımı anladığımı belli edercesine salladım. Ama o arkası dönük olduğundan görmedi.

"Ne yiyelim?" Sorduğu soru ile aklıma gelen güzel yemekleri saymaya başladım.

《•》

"Abi bu ne? Niye kadın gününe gelmiş gibi kısır yiyoruz?" Mert elindeki kısır, börek, kek dolu tabağı ile konuştu.

"Beğenmiyorsan yeme kardeşim. Annem ne güzel yapmış işte!" Kutay Mert'i terslediğinde ortamdan onaylar nitelikte mırıltılar yükseldi.
"Onu demiyorum oğlum, yani hep böyle koltuklara oturup elimizdeki kısır tabağını yiyip geçen senin aşık olduğunu mu konuşacağız." Mert kafasına yediği yastık ile bir anda susmak zorunda kaldı.

"Az daha bağır! Hatta megafon vereyim tüm mahalleye  birlikte anneme de ilan et! Gerizekalı." Kutay bir çırpıda Mert'i ayarlarken aklına yine o düştü. Kalbi sevdiğini düşüncesiyle hızlanırken dudaklarında çoktan aptal bir sırıtış olmuştu bile.

O sırada o ise cebindeki yeni aldığı hattı düşünüyordu. Yaptığı belki hata, belki aptallığın daniskasıydı ama kalbine söz geçiremiyordu. Yıllardır herkesten sakladığı kalbi ilk kez öne atılıyor ve saatlerce onu izlemek istiyordu. Ona öyle bakmak, dalıp gitmek istiyordu.
Bu işin de nefse uymadan tek yolu vardı.
Ama onu da tanımak istiyordu.

Çok şey mi istiyordu?

Onu tanımak, hayatını kendi hayatı yapmak için erken gelebilirdi. Ama sanırım onunki şeydi.

İlk görüşte aşk.

İnanmazdım öyle şeylere taki o bakışlarını görene kadar.

"Sana diyorum Fırat." Bir anda daldığı yerden çıkarken karşısında adını seslenen Yavuz'a baktı.

"Sen de mi aşık oldun lan yoksa?" Mert'in şakayla sorduğu soruya gelmesi gereken "saçmalama oğlum" cevabı yerine koca bir sessizlikle karşılaşınca iştahla yediği böreği çiğnemeyi bıraktı ve uzaklara dalıp dalıp giden adama baktı.

"Şaka yapıyorsun?" Yavuz'un sorar gibi söylediği cümleye de gelen cevap koca bir sessizlik olurken Fırat sadece Kutay'a bakıyordu.

"Demek sen de düştün o batağa, yengemiz kim?" Fırat bir an histerik bir kahkaha patlattı.

Karşısında ona bakan adama nasıl senin kardeşin diyebilirdi ki?

"Allah aşkına saçmalamayın kardeşim. Aklıma bir dava takıldı da dinlemedim sizi." Kıvırmaya çalışırken söyledikleri yalan değildi aslında.

Gönül davası bizimki.

Dava davaydı neticede.

"Valla bir 'aptal aşık Kutay' tarzı hareketleri bir de senden çekemedim zaten." Yavuz kısırını kaşıklarken söylemişti bunları.

Halbuki bilmiyordu az sonra arkadaşı ne aptal aşık hareketleri çevirecekti.

《•》
"Diyarbekir yoluna ley, Diyarbekir yoluna ley." Çiğköfte yoğuran Esranın başında dikilip onu gıcık etmekti görevim.

"Güzel yoğur ya, bak orasında kaldı." Gıcık gıcık konuşurken arkamdan Yağmur unlu eliyle kafama vurdu. Saçlarım açık olduğundan kafamın un olduğuna benim Dicle olduğuma emin olduğum kadar emindim.

"Yağmur, sen benim kafama unlu elinle mi vurdun bana mı öyle geldi?"

"Öyle oldu valla." Pişkin pişkin konuşan Yağmu'u öldürme planlarımı yaparken tehlikeli bir sesle fısıldadım.

"Kaç Yağmur." Hızla koşup balkona girdi ve kapıyı da kilitledi.

Sakın bir nefes alıp sakinlaşmeye çalışırken mutfaktan çıktım ve banyoya saçlarımı temizlemeye girdim. Suyla saçlarımı temizlerken içeriden telefonuma mesaj geldiğini duyunca oraya ilerledim.

Elime telefonu alınca yabancı bir numara olduğunu görüp iyice şaşırdım.
Mesajları açtığımda karşılaştım manzara ise ne ben anlatayım ne siz anlayın.

0548*******: Selamın aleyküm.
0548*******:Bu yaptığım belki yanlış, belki aptalca ama senin için yapmaya değer.
0548*******:Euzubillahimineşşeytanirracim bismillahirrahmanirrahim.
0548*******:Ben Zehra'nın abisi:)
0548*******: Ama inşallah ilerideki kocan.
0548*******:Neden evlenmiyoruz? Benimle evlensene.
0548*******:Not, engellemezsen sevinirim yeni numara bulmak zor oluyor. 

07.07.2023

Biraz geç kaldım gibi ama yayınladım sonunda.
Umarım beğenmişsinizdir.

Beğendiğiniz yerler?

Beğenmediğiniz yerler?

Karakterler hakkındaki fikirleriniz?

Oy ve yorumlarınız beni mutlu ediyor. Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Hepiniz Allah'a emanet olun.

Kendinize iyi bakmanız dileğiyle hoşça kalın.💫

DİCLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin