8.Bölüm

17 1 0
                                    

Addison Pearl
   Uyandığım kabusla gözlerimden yaşlar akmaya başladı.Chris'le öpüşüyordum,sonra üst kattan Alex indi ve bizi gördüğünde şaşırıp ne olduğunu sorduğunda ona sinirle cevap vermiştim.Ama sorun şu ki bedenimi kontrol edemiyordum.Alex bağırıp çağırmaya,beni çok sevdiğini söylemeye başladı.Bedenimin kontrolü yavaş yavaş yerine geldi,ardından Alex çekip bana sarıldı ve tüm olanları anlatmaya başladı.Gözlerim dolmuştu.Sonra Chris beni çekip önce bana,sonrada kendisine hançer sapladı lakin Chris ortadan kaybolurken ben acı çığlıklar içinde yere yığılıyordum.Artık kontrol tamamen bendeydi,Alex telaşla yanıma çömeldi.Ona neden bizi bıraktığını sordum,neden yaptığını sordum,gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu,Alex benden çokça kez bağırıp çağırarak özür diledi ama o sırada benim gözlerim kapanmıştı.

    Ve işin ilginç kısmı benim bu rüyayı en ince ayrıntısına kadar hatırlıyor olmamdı.Acaba gerçek miydi?Mantığım harekete geçti,"Bu imkansız,Chris'i öldürmüştük."haklıydı.Yani Alex'in dedikleri de gerçek değildi.Bunun verdiği hüzünle daha çok ağladım.Ama sadece çok gerçekçiydi.Acaba Chris gerçek değilse bile Alex gerçek olabilir mi?Lütfen gerçek olsun çünkü buna çok ama çok ihtiyacım var.İç sesim"Biliyordum!Alex'i özlüyoruz Addie.Ama onu affetme konusunda hala kararsızım."Mantığım,"Bana kalırsa şu anlık bir şey yapmamalıyız.Savaştan sonra onu bulup -belki birkaç tokattan sonra- onunla medeni bir şekilde konuşalım."İkisine de katılıyorum.Çadırın fermuarını açıp dışarıya baktığımda saatin 4.30 civarı olduğu belli oluyordu.Bu kabustan sonra uyuyamayacağımı bildiğimden Lena ve David'e bir nota dolaşmaya çıkacağımı söyleyip yanıma haritamı,suyumu,yiyeceğimi ve ne olur ne olmaz diye çantama attığım kelebek bıçağımı yanıma aldım ve çıktım.Sabah ayazı vücudumu titretirken ilerledim.Kafamı dağıtmaya,biraz da olanları düşünüp ağlamaya ihtiyacım var...

   İlerlerken arkamdan bir çıtırtı sesinin gelmesiyle kelebek bıçağımı çektim.Baktığımda ise yerde karanlığın içinde parıl parıl parlayan iki kobalt mavisi nokta gördüm ve birkaç adım uzaklaşınca birkaç tatlı mırıldanış eşliğinde yanıma geldiğinde dikkatlice eğilip parmağımın ucunda aydınlatma amaçlı küçük bir ateş yaktım.Eğilip daha dikkatli baktığımda gözlerime inanamadım.Bu küçük bir tavşandı.Onu diğer tavşanlardan ayıran en büyük özelliği ise kafasında küçük,tatlı,hafif yosun tutmuş boynuzları,upuzun bir kuyruğu,bembeyaz kürkü ve küçük kanatları olmasıydı.Parmağımda oluşturduğum ateşten korkup küçük bir viyaklamaya arkaya kaçarken parmağımdaki ateşi söndürdüm.Sonra
—S-sen n-ne t-tatl-lı ş-şey-ysin ö-öyl-le.
dediğimde mavi kobalt renkli gözler hafif yana eğildiğinde başını yana eğdiğini anladım.Ardından mavilikler bana daha da yaklaştı ve hızla yükseldi.Omzumda hissettiğim ağırlıkla biraz irkildim ve başımı yana çevirdiğimde beni mavi noktalar karşıladı.Elimi omzuma attığımda sert bir şeylere çarpmamla onun boynuzları olduğunu anlamam çok geç sürmedi.Boynuzuna dokunmamdan hoşlanmamış olacak ki kısık sesli bir tıslama çıkardı.Ona
—S-sor-run y-yok.K-kaf-fan-nı o-ok-kşam-mak i-ist-tem-mişt-tim.
dedim.Ve bu tatlı yaratık kafasını yanağıma sürterken gülümsedim.

       Hava hafifçe aydınlanmaya başlamıştı.Omzumdaki tatlı yaratıkla kamp alanına ilerlerken yine izleniyormuş hissine kapılınca hızla arkama döndüm lakin yine bir sonuç yoktu.Biraz daha hızlandım,ileriden sönmüş ateşin dumanları gelmeye başladığında koşmaya başladım.Koşmamla omzumdaki küçük yaratık ani hızımla geriye fırladı,yere düşmeden kanatlarını açarak benim hızıma yetişebildi.Kamp alanına girdiğimizde Lena ve David'in yeni kalkmış olduğunu görmemle gülümseyip daha da hızlı koştum.Onlar da beni gördüğünde
—Addie,neredeydin?
dedi Lena.Arkamdan uçarak gelip omzuma konan ve hala isim vermediğim tavşan gelip tatlı sesler çıkartınca Lena
—Addie!Bu tatlı şeyi nereden buldun?Bizim olsun mu lütfen!
onun 5 yaşındaki çocuk haline kıkırdayıp zihnimden
—Zaten ayrılmıyor ki bizden.Etrafı aramak için çıkmıştım sonra onu gördüm.O zamandan beri omzumda.
dediğimde David
—İsmini ne koyalım? Gözleri kobalt mavisi.Bence Kobalt olsun ismi!
Lena David'e gülümseyip
—Çok güzel oldu!Yeni üyemiz Kobalt!
ben onların bu heyecanlı hallerine gülümserken Kobalt uçup Lena'nın önünde yere kondu ve başını eğdi.Onun bu hareketine anlam veremezken Lena
—Baksana hayvancağız nasıl da yorulmuş.
dedi ve Kobalt'ı avucuna alıp küçük bel çantasına yerleştirdi.Kobalt halinden memnun bir şekilde mırıldanıp kıvrandı kendi halince. David
—Hadi yola çıkalım.Zaman kaybetmemeliyiz.
dediğinde ikimizde başımızla onaylayıp ormanda bir kez daha yürümeye başladık.

Element KraliçesiWhere stories live. Discover now