4 . BÖLÜM: KÜÇÜK ANLAŞMA BÜYÜK KARŞILAŞMA

Start from the beginning
                                    

Ağacın yanına gelip çantamı yasladım. Sabah evden çıkarken saçlarımı kurutmamıştım. Hala nemliliği kendini hissettiriyordu. Sweatshirtün geniş kapüşonunu kafama geçirip salıncağa oturdum. Etrafta kimsenin olmaması ile kendimle baş başa kalmıştım. Cebimden paketi çıkarıp son kalan sigaramı dudaklarımın arasına yerleştirip derin bir iç çektim. Kafamı demire yaslayıp ayaklarımı sallamaya başladım.

İnsan dünya üzerinde nereye giderse gitsin kaçtığı kişi kendisi ise eğer sığınacak tek bir liman bulamazmış.

Kendimden kaçarken kendime sığınmışım. Her düştüğümde kendim sarılmışım. Hep kendim sarmışım dizlerimi. Her ağladığımda kendi omzuma yaslamışım başımı. İç çekişlerimi bir ben duymuş saçlarımı hep kendim örmüşüm hayallerimle.

İnsanlar umursamaz kişiliğimin ardında acı çeken bir kız çocuğu arıyor. Bense onları gerçekten umursamıyorum. Onlardan uzaklaşmalarımı ürkekliğime veriyorlar. Oysa ben sadece onların kirli dünyalarından iğreniyorum.

Ama günün birinde başımı bir yastığın üzerine bıraktığımda yabancı bir özlemin hüznü sarmalıyor ruhumu. Yabancı diyorum çünkü kime neye ve neden olduğunu bilmeksizin peyda oluyor benim bile yerini bilmediğim yüreğimin bir yerlerinde.

Düşüncelerim beynimi uyuştururken sigaramın son külün de yere döküp üzerine bastım. Sarsak adımlarla çantamı alıp geldiğim yolu tekrardan adımlamaya başladım. Orman gerçekten de yorulmuş olan ruhumu dinlendirmişti. Sabahki halime nazaran daha sakin daha bir toparlanmıştım.

Telefonu elime alıp saate baktım ikinci ders başlamak üzereydi. Adımlarımı hızlandırıp okula girdim okulda çok az kişi vardı. Sınıfa girdiğimde ise altı kişi olduğumuzu fark ettim. Sınava az bir süre kalmıştı. Normal bir öğrenci olsaydım çalışmak zorunda olurdum fakat dört yıllık özel üniversite ücret çoktan yatmıştı bile.

Okula geleli saatler saatleri kovalamış çıkış saatine iki ders kalmıştı. Kulaklığım kulağımda uyku ile uyanıklık arasında giderken içeriye nöbetçi öğrenin girmesi ile kafamı sıradan kaldırdım.

" Beria Korkmaz'ı müdür çağırıyor hocam."

" Tamam oğlum. Beria sen çıkabilirsin." demesiyle sınıftan çıkıp müdürün odasına girdiğimde Okan beyi gördüm. Bu adamın burada ne işi var?

" Gel Beria ben de seni çağırmıştım. Geç otur Okan beyde senin için gelmiş."

" Hocam konu neydi?" dememle müdür yerinde dikleşip konuşmasına resmiyet yüklü ifadelerle devam etti. " Daha önceden zaten Okan beyle görüşmüşsün zaten. Az çok konuyu biliyorsun. Okan bey bu gün sana burs teklifi ile geldi. Üniversitede tam burs ve okul sonrasında sana imkan sağlamak istiyor. Ne diyorsun?"

Bu adam neyin peşindeydi böyle.

Kendinden emin bir duruş sergiliyordu. Gözünde zaferin kırıntıları ile doluydu. Yönümü Okan beye çevirip" Teklifiniz için gerçekten teşekkür ederim fakat benim üniversite kaydım çoktan yapıldı." dememle bakışlarında tehlike çanları çalmaya başlamıştı bile "Nasıl yani." demesi üzerine hafif bir tebessüm gösterip" Bir yıl sınıf tekrarı yaptım ben o yüzden. Üniversitenin müdürü de babamın arkadaşıydı dört yıllık eğitim bedeli de çoktan karşılandı bile."

İşte bu konuşma onun hiçte hoşuna gitmemişti.

" O zaman sana staj desteği vermeyi istiyorum. Senin gibi bir yeteneği kaybedemem bu ısrarımı bunun için mazur gör." Israrları artık beni huzursuz etmeye başlamıştı. Normalde bu konuların aile ile görüşülmesi gerekmiyor muydu?

ORUOBOROSWhere stories live. Discover now