sc' üç

2.6K 181 78
                                    



***

" yeji ben güşel taşıyabiliyoyum dimi?"

yeji elindeki kahvaltı tepsisiyle merdivenlerden çıkarken peltekçe konuşan minik bedene dönmüş iki eliyle sıkıca kavradığı meyve suyu dolu bardağa kaşlarını çatarak bakan kardeşiyle gülümsemeden edememişti.

" çok güzel taşıyorsun! çok güçlüsün sen niki!"

niki ablasından gelen iltifatla kocaman gülümseyerek kıkırdamış fakat bardağı düşürmemek için gözlerini bir an olsun bardaktan ayırmamaya devam etmişti. bardak o kadar büyük olmamasına rağmen minik elleri arasına kocaman duruyor bu da yejinin gülümsemesine sebep oluyordu.

son çıktıkları basamakla niki meyvesuyunu dökmemiş - tamam belki minicik bir damla dökmüş olabilirdi ama o kadar minicikti ki sayılmazdı bir kere- olmanın rahatlığıyla nefes verirken yeji de tepsiyi dikkatlice tek kolunun üzerine almış ve kapıyı çalmıştı. saat dokuza geliyordu ve haftasonu olduğu için babaları henüz yeni uyanmış olmalıydı. kendisi de yaklaşık bir saat önce kalkmış ve babasının on beş dakikada hazırladığı kahvaltıyı kendisi bir saatte ancak hazırlayabilmişti. üstelik nikinin yardımına rağmen. pekala üç buçuk yaşındaki kardeşi sadece meyvesularını bardağa koymuştu ama yine de yardım etmişti tamam mı! üstelik kocaman(!) bardağı tüm merdiven boyunca dökmeden taşıyabilmişti!

heyecanla sallanan kardeşine olan bakışlarını duyduğu ayak sesleriyle açılan kapıya çevirirken siyah saçlı babasının hafif şişmiş yüzüyle kıkırdamış ve tepsiyi biraz yukarı kaldırarak nikiyi de ayağıyla dürtmüştü. minik kardeşi de kendisi gibi ellerinin arasındaki bardağı havaya kaldırmış ve neşeyle bağırmıştı.

" sürpriz!"

hyunjin gülümseyerek kızının saçlarını öpmüş ve oğlunu da kucağına alarak elleri arasındaki meyvesuyundan bir yudum almıştı. yejiyse içeri girerek tepsiyi komodine bırakmış ve hala uyuklayan turuncu saçlı babasının kollarına atlamıştı.

" günaydın yirmilik çıtır! babalar günün kutlu olsun!"

" yeji ya!"

seungmin mızmızlanarak gözlerini kaşırken bir yandan söyleniyor diğer yandansa kollarının arasındaki kızına sıkıca sarılıp arada saçlarına öpücükler konduruyordu. iki ay önce saçlarında bir tel beyaz görmüş ve ani bir kararla saçını şeftali pembesine boyatmıştı ve iki aydır her fırsatta kızının yaşlılıkla ilgili şakalarına maruz kalıyordu.

" babiş!"

" bebeğim!"

seungmin kollarına açarak kendisine gelen bebeğini kucaklayarak kokusunu içine çekmiş ve yanaklarına bir sürü öpücük kondurmaya başlamıştı. yejiyse gözlerini devirip emekleyerek yatağın diğer ucundaki babasına sıkıca sarılmış yanaklarını sıkarak kıkırdamıştı.

" babalar günün kutlu olsun flour dad!"

" yanmış pankeklerle mi kutluyorsun babalar günümü?"

yeji şokla dudakları aralanırken pankeklere bakmış ve gözlerini kısarak en az yanık görünenden bir parça almıştı.

" buraya getirirken gayet iyilerdi! cazibene dayanamadılar demek ki  babacığım. bak sen şu işe ya?"

hyunjin kıkırdayarak peçete almış ve kızının dudaklarına yaklaştırmıştı.

call it what you want || hyunmin ✓Où les histoires vivent. Découvrez maintenant