"Bunu okumuştum. Gerçekten çok üzücüydü..." elindeki yaşamak adlı kitabı taehyung'a geri uzatmış, ellerinden birini kendi bacağına diğerini taehyung'un bacağına koymuştu.

"Adamın mücadelesi vesaire... beni çok etkilemişti. O kadar şeye rağmen hayatta kalması güzeldi. Ama onun yerinde olsaydım aynısını yapamazdım sanırım."

"Neden ki?"

Jungkook derin bir nefes almış sonra da başını geriye doğru yatırmıştı. Taehyung bu haraketle yutkunup onu dinlemeye devam etmişti.

(Kitabı okumayanlar için üzgünüm ufacık bahsedecekler)

"Sevdiklerimin acısına dayanamam taehyung. Ne olursa olsun. Kavgalar, savaşlar, ayrılık ve en kötüsü de ölüm. Ben bunların hepsini atlatamam. Belki öyle biri gibi durmuyorum ama insanlara çok değer veririm. Pek belli edemem ama kötü biri değilim."

Taehyung anlayışla tebessüm etmiş ve başını sallamıştı. Jungkook kötü biri değildi. Sadece kendisini sevmiyordu. Kendisini sevmediği için onu suçlayamazdı ki.

"Tabii ki değilsin jungkook. Herkes hislerini belli edemez ki. Önemli olan karşı tarafın bunu hissetmesidir. Belli etmesen bile, hissettirsen yeter."

Jungkook dudaklarını ısırmış ve gözlerini sıkıca yummuştu. Bir şey demek istiyordu ama çekiniyordu. Taehyung bunu anlayıp ellerinden birini jungkook'un diz kapağına koymuştu.

"İstediğini anlat, ben dinlerim. "

Jungkook gülümsemiş ve başını sallamıştı. Taehyung gerçekten de iyi bir insandı. Jungkook onu bir kere kullandığı için çok suçlu hissediyordu. Ama o zaman aklına başka biri gelmemişti. Şuan kesinlikle öyle düşünmüyordu. Taehyung onun arkadaşıydı. Yakın olmasalar bile arkadaşlardı. Jungkook'a göre.

"Sence mina benim sevgimi hissediyor mudur?"

Taehyung gözlerini büyütmüş ve belli etmeyecek şekilde elindeki kitabı sıkmıştı. Gözleri ufakça dolarken hemen gülümsemiş ve su tanelerini geri göndermişti.

"Of birden dememem gerekiyordu. Ama hyun söylemiştir diye tahmin etmiştim." Jungkoo ensesine kaşıyarak gözlerini kaçırmıştı. Taehyung mina'nın kuzeniydi. Bu jungkook'u biraz da olsa utandırmıştı.

"Sorun değil, biliyordum zaten. Devam et sen." Taehyung gülerek cümlesini bitirmiş, meraklı gibi sesler çıkarıp onu dinlemeye başlamıştı. Birazdan kalbi oldukça kırılacaktı. Ama sadece onun gözlerine bakmak ve sesini dinlemek istiyordu.

"Aslında mina onuncu sınıfa geçince dikkatimi çekti. Yani buna iki ya da üç ay diyebiliriz. Ama onu görünce sanki yıllardır tanıyormuş gibi hissediyorum. Kafamdaki ne yapmalıyım, ne söylemeliyim düşüncesi onunla yok oluyor. Mina sadece güzel diye hissetmiyorum bunları. Okulda ki insanlarda güzel. Mina geçen yılda güzeldi. Ama bana gülümsediğinde ve jungkook diyerek güldüğünde sanki dünyalar benim oluyor. Göğsümdeki ağrı kalkıyor gibi. Bu heves mi bilmiyorum. Ama ilk defa böyle şeyler hissediyorum..."

Taehyung gözlerini kırpmadan jungkook'u dinliyordu. Ne haraket ediyor ne de konuşuyordu. Sadece onu dinliyordu. Hayalindeki aşka kuzeninin sahip olmasını dinliyordu sakince. Jungkook ile hayal ettiği şeylerde mina olmasını dinliyordu. Taehyung'un jungkook'a hissettiklerini jungkook'un mina'ya hissedişini dinliyordu.

"... neden böyle oluyor? Kalbim çok hızlı! Sadece ondan hoşlanıyorum galiba. Kişiliğini tam bilmiyorum ama nedense toz pembe görünen birinin içi de toz pembe gibi hissediyorum."

Taehyung dolu gözleriyle tekrardan gülümemiş, göğsündeki ağrıyı umursamadan jungkook'un koluna dokunmuştu.

"Onu gerçekten çok seviyorsun ha? Kuzenim çok şanslı!" Jungkook gülmüş ve başını yere eğmişti.

Kuzenim çok şanslı.

Onu seviyorsun.

Jungkook mina'yı seviyor.

Onunla hayal kuruyor.

Taehyung'un hayallerini süsleyen kişi kuzeniyle hayaller kuruyor.

"Bilmiyorum. Eğer bu sevgiyse onu seviyorum. Ama duygular değişkendir demişler, büyük konuşmamak lazım." Jungkook tekrar gülmüş yerinde dikleşmişti.

Taehyung derinde yutkunmuş ve gözlerinden akan yaşları engelleyememişti.

Neden ben değilim diye düşündü. Neden mina olmak zorundaydı? Neden onu sevmek zorundaydı? Neden ben onu sevmek zorundaydım? Birbirimizi hiç tanımasaydık daha mı iyi olacaktı? Hislerimi görmüyordu ama aynılarını minaya karşı hissediyordu. Kafasındaki sesler susmazken omuzlarına dokunan bedenle duraksamıştı.

"Taehyung, neden ağlıyorsun? Yanlış bir şey mi dedim? Seni kırdım mı?"

Taehyung daha çok ağlarken başını iki yana salladı. Neden beni sevmiyorsun demek istedi o an. Neden bana da bunları hissetmiyorsun demek istedi. Neden ben de onun gibi sevilmiyorum demek istedi.

Ama sadece susmakla kaldı her zaman olduğu gibi.

"S-sadece biraz sarılabilir miyiz?" Taehyung'un kısık çıkan sesiyle jungkook başını sallamış ve kollarını taehyung'un belinden geçirmişti. Taehyung hızlıca kollarını sevdiği adamın boynuna dolamış, ağlamaya devam etmişti.

"Taehyung... konuşmak ister misin?"

Taehyung tekrardan başını sallamış, her zaman hayalini kurduğu kokuyla biraz daha ağlamıştı.

Jungkook belki de taehyung'un günü kötü geçmiştir diye düşünürken, taehyung sevdiği adamın omzunda onun için ağlıyordu.

Kendisine ait olmayan ruhu, kendisine ait olmayan kalbi yüzünden ağlıyordu. Bunlara sahip olan kişi mina olduğu için ağlıyordu.

Ağlamalarının arasında keşke beni sevseydin demişti taehyung. Ama jungkook bunu da duymamıştı.

Tıpkı taehyung'un kalbini ve hislerini duymadığı gibi, bunu da duymamıştı.

-

Kim taehyung'un günlüğü sayfa 130:

Bana ait olmayan birinin rüyalarıma girmesi adil miydi? Hislerimi hissetmeyen birine bu kadar bağlı olmamda neyin nesiydi? Sevmediği halde sevmek, kör olmak mıydı?

***

Şey agliyorum evet

OF çok agliyorum üzülüyorum cok fazla

Bunlar yaşandi diye daha çok agliyorum (sadece ben onun karşısında ağlamamıştım arkadaşıma sarılıp ağlamıştım WKQJJDKWBEJ)

Bu arada bahsettiğim kitabı okumalısınız çoook güzel🫡

NEYSEM umarım güzel olmuştur

Okuduğunuz için teşekkür ederimmm

Baysss

Öptüm

Jealousy ▪︎ TaekookWhere stories live. Discover now