B.10

234 14 0
                                    

Sara'nın ağzından

Uyandığımda derslerin başlamasına erkendi. Ilık bir duşa girdim.

Üstüme bunları giydim ve saçlarımı kurutup kitap alıp odadan çıktım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Üstüme bunları giydim ve saçlarımı kurutup kitap alıp odadan çıktım. Kulaklığımı kulağıma taktım ve bahçeye indim. Kimse yoktu. Hala uykum vardı fakat yokmuş gibi hissediyordum. Kitap okumaya başladım.Yarım saat-bir saat sonra bahçe dolmaya başladı. Kahvaltı saatiydi. İlk odama çıktım ve kitabı bıraktım. Kulaklığı da çıkardıktan sonra asamı ve kitaplarımı alıp odadan çıktım. Pansy ben varken uyuyordu. Şimdi kalkmıştı. Kahvaltıya inmiştir diye düşünerek odadan çıkıp ortak salona girdim. Pansy ve Mattheo kahvaltı yapıyorlardı. Yanlarına ilerledim ve oturdum.

Sara:Tom nerede? Onu dünden bu yana hiç gördünüz mü?

Pansy: Sakin ol kızım. Görmedik belki derde gitmiştir direkt.

Mattheo:Bahçeye baktın mı?

Sara:Bahçeden geliyorum Mattheo.

Mattheo: Belki sana olan aşkından yanıp küle dönüşmüştür

Yine saçmalıklara başlamıştı.

Sara:Mattheo bari bu gün uğraşma tamam mı lütfen.

Mattheo: Gerçekler.

Sara: Pansy bir şey söyle şu sevgiline yoksa elimde kalacak.

Pansy:Gerçekler.

Sara:...Ne bekliyordum ki ikiniz de aynısınız.

Hızlıca yemeğimi yedim ve kütüphaneye uğradım. Yoktu. Hiçbir yerde yoktu. Astronomi kulesine bile baktım. Merakım on kat artmıştı. Başına bir şey mi gelmişti? Sara, o güçlü biri. Onu insanlardan değil, insanları ondan korumak gerekir. Kafayı yavaştan sıyırıyor gibiyim. Dün buluşacağımızı söylediği zamandan beri ortalarda yok. Keşke onun elinden tutup yanımdan hiç ayırmasaydım. Ama buna hakkım yoktu.

Kitap okumaya çalıştım, düşünmemeye çalıştım, olmadı. Uyumaya çalıştım, olmadı. Olmuyordu...

Tam o an Pansy odaya girdi.

Pansy: N'apıyorsun?

Sara: Uyumaya çalışıyorum. Olmuyor,olmuyor,olmuyor!

Pansy: Sakin ol kızım! Tom o. Başına bir şey gelmemiştir, bu kadar endişelenmene gerek yok.

Sara: Tabi hiç gerek yok. Yasak ormanda buluşalım diyor kapının önünden alıcağını söylüyor, sonra birden bire ortadan kayboluyor. Sabah oluyor Tom yok, zaman geçiyor Tom yok. Nerede bu çocuk?!

Pansy: Sara?

Sara: Efendim?

Pansy: Sara sen aşık mı oluyorsun yoksa? :)

Sara: Saçmalama Pansy, aşk bana göre değil. Özellikle Tom'a göre hiç ama hiç değil.

Pansy: Şahidiniz ben olurum!

Sara: PANSY!

Pansy: Tamam, tamam sustum.

Bu kız cidden beni delirtiyordu! Sarhoşken onu öpmemi, Tom'un bana daha ılımlı yaklaşması, yanağımdan öpmesi, buluşmaya çağırması... Bunların hiçbirini açıklayamıyorum. Fakat ona aşık değilim. Basilisk'e aşık olurum yine de Tom'a olamam. Ne diyorum yine... her neyse.

Gün boyunca Tom'u düşündüm. Aklımdan hiçbir zaman çıkmıyordu. Gözümün önünden geçen insanları artık tom sanıyordum. Her geçene Tom'u soruyordum. Hiç kimse görmemişti.

Saat 23:56 olmuştu. Hala bir haber yok..

Saat 02:25, haber yok.

3:48

4:07...

Gözlerim kapanıyordu. Bitkin bir haldeydim. Yüzümü yıkadım ve aynada kendime baktım. Gözlerim kızarmıştı. Ayakta duramıyordum. Yatağıma uzandım ve kendimi uykuya bıraktım...

—————————————————
Uzun zamandır yazamadığım için üzgünüm...
Kitaba kaldığım yerden devam ediyorum.
Görüşmek üzere🫶🏻
—————————————————

𝒯𝒪𝑀 𝑀𝒜𝑅𝒱𝒪𝐿𝒪 𝑅𝐼𝒟𝒟𝐿𝐸 / 𝐓𝐡𝐞 𝐝𝐚𝐧𝐠𝐞𝐫 𝐢𝐭𝐬𝐞𝐥𝐟Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin