Bölüm 10. Geçmiş acıtır mı?

7 4 0
                                    

Bölüm 10.

Geçmiş acıtır mı?

Nedenini anlamaz bir şekilde masadan kalktığımızda Alp elimi tutmuştu. Tüm bedenim yanarken Alp bunu hissetmemişti.

Kalbim neden yerinde durmuyordu? Hayırdır neydi bu isyan, neydi bu horon?

Arabaya bindiğimizde elimi bırakmıştı. Ön yolcu koltuğuna oturduğumda Alp arabayı çalıştırdı.

"Üstümüze bir şeyler alalım. Tipimizden öğrenciden çok serseriye benziyoruz." O benim siyah kombinine laf mı atmıştı? Ona ters ters baknlca güldü. Önüme döndüm.

"Bir soru sorayım mı?" Dedim hemen. Başını yukarı aşağı sallayarak beni onayladı.

"Neden hep geçmiş acıtır diyorsun?"

"Kötü anılarla dolu bir geçmiş acıtır çünkü."

"Ya iyi anılarla dolu bir geçmişim varsa?"

"İyi anılar acıtmazmı sanıyorsun? Emin ol en çok onlar yakar canımızı."

Ona hayranlıkla bakarken o tek eliyle direksiyonu tutuyor, diğer eli istemsiz haraketler yaparken bir bana bir yola bakarak açıklamaya devam etti.

"Eskiden çok mutluydun mesela. Bu güzel anı. Peki ya şimdi o kadar mutlu değilsen bu anı acıtmaz mı?" Onu onayladığımda oda bana bir soru sordu. O zaman çok merak ettim. Onun acıtan geçmişi iyi anılarla mı yoksa kötülerle mi doluydu?

Lütfen iyi anılar olsun. Demek istedim ama iyi anılarda onun canını yakıyor olmalıydı.

"Dün soru sormuştum ya. Neden babana 'Hamdi baba' annene 'annem' diyorsun?" Sesinde saf merak vardı.

"Annem beni istemeden terk etti. Ama Hamdi baba isteyerek. Hamdi diyemiyorum yanii.. ne bileyim doğru gelmiyor. Sadece baba da demek garip geliyor."

Önüme dönüp pencereyi açtım. Kafamı köpek misali dışarıya çıkarıp sokaktaki insanları izlemeye başladım. Aniden gördüğüm kıyafet mağazasıyla birlikte telaşla elimi Alpin koluna atdım.

"Durdur arabayı durdur burda alalım."

"Esra! Çek elini kızım direksiyondan, kaza yapıcaz!" Diye bağırdığında aniden elimi çektim. Alp milli 'Ya havle, Allahım al canımı' bakışını gökyüzüne gönderdikten sonra arabayı sağa çekti. Hemen koşar adımlarla mağazaya girdiğimde Alpte peşimden geldi.

Oversize pantolonlar, tişörtler, croplar, kolyeler, yüzükler.. her şey vardı..

"Aaalpp. Şuraya baksanaaağ" diye beyaz bir tişörtün yanına gittim. Tişörte göz gezdirirken yan taraftaki yüzüğü gördüm. Hemen onun yanına koştum. Alp bir kenarda kıyafetlere göz gezdirirken ben kombinimi yapmıştım bile.

Beyaz oversize bir tişört ve siyah kot pantolon. Olmazsa olmazım siyah şapka. Bir tane kolye ve iki tane yüzük. Birde küçük bel çantalarından.

Bunları Alpe göstermek için arkamı döndüğümde o zaten giyinmişti hatta ve hatta kolunun düğmelerini bağlayarak bana doğru geliyordu. Beyaz gömlek, siyah pantolon ve ayakkabıyla yanıma geliyordu. Şimdi fark ediyordum da beyaz giyindiğinde teninin hafıf esmer olduğu fark ediliyordu.

"Nasıl oldu?" Diye sordu.

"Yaşlılar evini yıkıp holding dikecek gibi gözüküyorsun. Tam iş adamı olmuşsun." Çok yakışmıştı ama üniversite öğrencisi tipi kombin bulmalıydık.

"Siyah gömleği mi giyinseydim acaba?" Diye mırıldandı.

"O zaman da yaşlılar evine haraç kesecek gibi dururdun. Ay yok tut şunları." Elimdekileri ona verdim. "Senin kombinin bende. Rahat ol." Dedim ve ona göz kırparak erkek reyonuna yöneldim.

GüvercinWhere stories live. Discover now