special section

115 9 8
                                    

Jeongin

Siyah bir takım elbise giyip Minho Hyung'un odasının kapısını tıklattım. "Hyung hazır mısın?" diyerek kapıyı açtım öylece yatakta oturuyordu. Hazırdı ama bir şeye canı sıkılmış gibi duruyordu.

"Hey sana ne oldu?" diye sordum ona, bana bakmadan önce derin bir nefes aldı ve saçlarını karıştırdı. "Bilemiyorum ki Jeongin, alışırım sandım. Tae hyung için çok mutluyum, bizimde hayallerimiz vardı Jisung ile. Bir evimiz, çocuklarımız. Şimdi hiçbiri yok." dedi ve elleriyle gözlerinden düşen yaşları sildi.

"Hey, hyung! Böyle olma, lütfen kendine özen göster. Jisung... Jisung burada olsaydı, eminim böyle olmadı ama o yok. Belki o orada çok rahattır. Çok mutludur. Böyle düşün. Onun için mutlu ol, belki bir eviniz yok, çocuklarınız yok ama en azından o hep seninle." dedim ve ona sarıldım. Bana sarıldı ve ayağa kalktı, gülümsedi.

"İyi ki varsın Jeongin. İyi ki o gün, iyi ki o gün Jisung yanımıza gelip bize teşekkür etmiş." dedi ve saçlarımı karıştırdı. "Ya ama daha yeni düzelttim." dedim ve aynaya koştum. "Yah, benden yakışıklı olamazsın." dedi ve odadan çıktı.

"Neredesiniz ya! Heyecandan öleceğim." dedi abim. Minho Hyung da onun sırtını sıvazladı. "Evleniyor ve bizi bırakıyorsun.. öyle olsun." dedi ve ağlıyor taklidi yaptı. "Evlat edineyim mi sizi?" dediğinde ikimizde gülmeye başladık.

"Yok kalsın." dedim ve güldüm. Jungkook Hyung da yanımıza gelip bize sarıldı. Herkes sandalyelerine oturdu ve beklemeye başladık. Abim ve Jungkook Hyung daha gelmemişti. Daha sonra ise arka kapıdan birinin geldiğini gördüm, uzaktan pek de tanıyamadım doğrusu. Yanında da bir kadın vardı.

Hyunjin'di.

"Bakma Jeongin." dedi ve kafamı döndürdü Minho hyung. "Canın acıyacak, aptal." dedi ve saçlarımı okşadı.

Hyunjin

İçeriye girdik ve etrafa göz gezdirdim. Bir umut Jeongin'i görmek için, şuan Park Sim ile sevgiliyiz, neler oluyor hiç bilmiyorum. Onu seviyor muyum onu da bilmiyorum.  İçeriye girdik ve en önde bana doğru bakan birini gördüm, saçları kıvırcık biri.

Jeongin'di.

"Gel şuraya oturalım istersen." dedi Park Sim. Kafamı salladım ve oturdum. Sürekli gözüm Minho ve Jeongin'deydi. Minho Jeongin'in kafasını çevirmiş ve ona bir şeyler söyledikten sonra benim en sevdiğim şeyi, Jeongin'in saçlarını okşamıştı. O saçlar benimdi bir zamanlar.

"Jeongin Bey buraya gelin!" kapının oradan birinin bağırmasıyla herkes adama baktı, Jeongin şaşırmış bir şekilde ayağa kalktı ve koşarak adamın yanına gitti. Endişeli gözüküyordu.

"Yüzükler, sizde miydi?" diye sordu adam. Tam dinimizde oldukları için her şeyi duyabiliyordum. "Ah evet. Bende." dedi ve güldü. Gülmesini özlemiştim,  her şeyini özlemiştim.

Evet çiftimizi sahneye alalım.

Jeongin

Abim ve Jungkook Hyung masaya oturdular ve herkes onları alkışladı. Şahit olarak bizi çağırdılar ve masaya oturduk, nikah memuru her zamanki gibi soruları sordu ve abimlerin 'EVET' demesini bekledik.

"Siz sayın Jeon Jeongguk, Kim Taehyung' u eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?" hepimiz cevabı biliyorduk.

"EVET." herkes alkışladı abim mutluluktan ağlayacak gibiydi ona her şeyin güzel olacağını söyledim, mutluydu.

"Siz sayın Kim Taehyung, Jeon Jeongguk'u eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?" dedi ve gülümsedi.

"EVET, EVET!" dedi ve herkes alkışlamaya  başladı.

İmzaları attık ve fotoğraf çektirmeye geçtik 'ailecek' fotoğraf çektirdik. Minho'nun babası da hemen koşarak bize yetişmişti.

Düğün Çıkışı

"Hey!" dediğinde arkamı döndüm, bu Hyunjin'di. Ona baktım ve yürümeye devam ettim.

"Lütfen bekle, nolur." dediği zaman durdum. "Ne var?" dedim ve ona baktım. "Sadece konuşmak istedim. Bir şey yapmadım şimdi." dediği zaman güldüm. "Sen zaten yapmıştın yapacağını." dedim.

"Jeongin, ilk aşkımsın. Biliyorsun, aramız gerçekten çok kötü ama son bir kez seninle konuşmak istedim. Bu yüzden geldim, buradan gidiyorum. Annem ile taşınmak zorunda kaldık, seninle son bir kez konuşmak için bu günü bekledim. Biliyorum, hatalarımı. Aptallıklarımı cezamı çekiyorum. Gidiyorum ama merak etme sadece son bir kez sana sarılmak ve saçlarını okşamak istiyorum." dediği zaman ellerimle oynamaya başladım.

"Lütfen Jeongin. Bunu aptal Hyunjin olarak değil. Senin sevdiğin Hyunjin olarak soruyorum." dediği zaman başımı salladım bana sımsıkı sarıldı ve ağlamaya başladı. "Sensiz yaşamak çok zor, biliyor musun? Çiçeklerim açmıyor. Sensiz bir günüm bile güzel gecmiyor. Ama bunu hakettim, en iyilerini hakediyorsun. Bunu yapmak istemedim seni kırmak istemedim. Sana sarılmaya ihtiyacım vardı, babam yüzünden buradan gidiyoruz.." Dediğinde ona sarıldım.

"Tamam Hyunjin açıklama yapma, gerek yok. Dediğim gibi ikimiz birbirimizi tanımıyoruz, umarım orada iyi olursun. Ben sana, sen bana uygun değiliz. Bana güzel ve kotu şeyler yaşattığın için teşekkür ederim. Sevdiğim Hyunjin." dediğimde salya sümük ağlamaya devam ediyordu. Saçlarımı okşadı ve derin bir nefes aldı.

"Buraya kadarmış değil mi?" dediğinde gözümden akan yaşları sildim.

"Bizim hikayemiz güzel ama kötü biten bir lise aşkı hikâyesi Hyunjin. İyi hissettim." dedim ve ona bakarak gülümsedim. Hyunjin gidiyordu, sözlerinde gariplikler olsa da, o gidiyordu.

"Görüşürüz Jeongin. Ben hala sana aşığım." dediği zaman orada öylece kaldım. Hareket edemedim, daha sonra koluna Park Sim girince daha da kaldım ortada.

Hyunjin

Sürekli demir ilaçları, kan hapları almaktan yoruldum. Annem sürekli kızıyordu, ben ise yemek yemiyordum. Uyumuyordum, günlerim Jeongin'i çizmek ile meşguldü. Yaptığım hataların, cezalarını çok iyi çekiyordum. Bedenim zayıftı, iyi değildim. Babam bizi rahatsız ediyordu, annemi koruyacak gücüm yoktu. Jeongin'i geri kazanacak gücüm yoktu. Hiçbir şeye gücüm yetmiyordu, ne yapacaktım.

Bizim hikayemiz aptalca ama
güzelliklerle dolu, sonu kötü biten
bir lise hikayesiydi.
Ben hala Jeongin'e ilk günki
gibi aşıktım. O ise öyle değildi.

 O ise öyle değildi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🫶🏻🫶🏻🤍

baş belası - hyunin [minsung]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin