Her ne kadar beklentisiz olsam da keşke görünüşü gibi beni tanıyan Dora da aynı kalsaydı, diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım.

"Evet. Bu zaman için olmasa da tanışıyoruz."

Ne demek istediğimi sormak yerine ayağa kalktı, aynı anda Biran içeri girdi. "Hoşgeldiniz.." Dora, gelene kim olduğunu sormadan yanına yürümeye başladı. "Lider Biran, bu kız sanırım sizinle birlikte."

Biran'ın başı olduğum tarafa bile dönmedi. Baş parmağını burnunun sol duvarına sürterek, "Bazı cevaplara ihtiyacım var." dedi. "O... Birkaç gün önce birdenbire ortaya çıktı. Söylediğine göre gelecekten geliyor ve o bahsettiği zamanda tanışıyoruz. Tahmin edebileceğin gibi onu ciddiye almadım ama gerçekleşeceğini önceden bildiği bir olay oldu."

Dora lideri sakince dinledikten sonra "Bildiği şey neydi?" diye sordu.

"Melina'nın, bebeğimin annesinin yakın zamanda bir orman eğlencesinde öleceğini söyledi. Dahası da var... Bu sabah söylediği gibi Efraim evime gelip bizi bir orman eğlencesine çağırdı." Göz ucuyla bana baktığında, göz bebeklerindeki şüphe elle tutulacak kadar belirgindi. "... ve yine söylediği gibi kız kardeşim Perla gitmek için çok ısrar etti."

Büyücü başını yere eğdi. Aklından ne geçiyordu bilemezdik ama ağır adımlarla geri dönüp iskemlesine yerleşti. "Tesadüf olamayacak kadar ürkütücü..." dedi sessizce. Sonra başını lidere doğru kaldırdı. "Zamanda yolculuk daha önce yaptığım ya da şahit olduğum bir büyü değil ancak... Büyükannemden bununla alakalı bir şey duymuştum."

Heyecanla Dora'nın yanına gittim ve önünde dizlerimin üzerine çöktüm. "Ne duydun Dora? Anlat ona... Yalan söylemiyorum."

Başı bana eğdi, yaşlı eli yüzüme uzandı. Parmakları yavaşça şakağımdan elmacık kemiğime doğru yol alırken, "Beni de tanıyorsun. Öyle değil mi?" diye sordu. Kesinlikle cevabı biliyordu.

"Evet. Bana çok yardımın dokundu. İnan bana, hepsi aklımda..."

"Dora." Güçlü sesi bir cevap bulmak için tahammülsüz çıkmıştı. "Seni dinliyorum."

Büyücünün eli yüzümden ayrıldı. Arkasına yaklaştı ve zihninde geçmişe dair bir yolculuk yaptı. "Büyükannem, zamanda yolculuğun ancak iki dünya arasında yapılabileceğinin mümkün olduğunu anlatmıştı. Beden ve ruh aynı dünyaya ait değilse kopuş gerçekleşir ... Beden doğduğu topraklarda kalır. Ruh ise paralel dünyaya göç ederken, orada doğmak istediği zamanda uyanır."

Yutkunuşum boğazımda takılı kaldı. "Bu- bu ne demek? Ne demek! Bedenim..." Parmaklarım göğüs kafesime yapışırken, Dora'ya doğru eğildi. "Bedenim Dünya'da mı kaldı?" Kafamın içinde ucu bucağı olmayan bir uçurum oluştu. Düşüncelerim o uçurumdan yuvarlanmaya başladı. Dönen başım adımlarımı olduğu yerde yalpalatırken, omuzlarımı kavrayan güçlü parmaklar ona aitti. Beni sıkıca tuttu, kaldırdı, boş olan tek tabureye oturttu ve birkaç adım uzaklaştı.

"Eğer zamanda yolculuk yaptığını söylüyorsan, olan bu kızım."

"Ama... Ama... " Söylediği diğer şey başka bir yıkımdı. "Hayır," Başım beynimin yönetiminden ayrılarak hızlıca salladı. "Ben bu zamanda uyanmak istemiş olamam."

Dora'nın yumuşak avucunu elimin üzerinde hissettiğimde ona baktım. Yüzü daha yakındı, teninde çok fazla çizgi vardı; çok fazla yaşanmışlık... "İyi düşün. Zamanda yolculuğu gerçekleştiren sendin, ruhunun istediği yere ulaştın."

Kalbim itiraz çığlıkları atıyordu. Ruhumu hissedemiyordum. Beni yalnız bırakmıştı.

"Ben..." Doran'nın ellerine yapıştım. "Bunu nasıl düzelteceğim? Ne olur söyle Dora. Bir yanlışlık var, olmak istediğim yer burası değil, olamaz."

KIZIL GECE +18Место, где живут истории. Откройте их для себя