26. Serter'in Gecesi.

Start from the beginning
                                    

Tek kaşımı havaya kaldırdım. ''Kızın buraya taşındığını nasıl duydun?''

''Serter söyledi.''

Tükürüğüm boğazımda kalmıştı. Aniden öksürünce elimi boğazıma götürdüm. ''Ne?'' Pusat'ın gözleri kocaman açılmıştı. ''Neyi söyledi? Yan tarafımıza büyük göğüslü bir kadının taşındığını mı söyledi? Serter asla böyle tarif etmez. Onu tanıyorum.'' Kelimeler boğazıma dizilmişti.

''Kız bir sakin ol, Serter bana kızından bahsetmedi. Sadece yeni komşuları olduğunu söyledi. Ben de gidip biraz baktım, kızı gördüm.''

Pusat çapkınlığından asla bir şey kaybetmemişti.

Derin bir nefes aldığımda, yaprakların kenarına bulaşmış olan çamurları temizlemeye başladım. ''Belki kızın sevgilisi var?''

''Ayırırım.'' Otuz iki diş sırıttı. ''Ayırmak benim işim.''

Çürümüş yaprakları da kopardıktan sonra onları poşete atmak yerine toprağa bıraktım. Yapraklar çürümüş olsa bile onlar doğaya gitmeliydi. Doğa doğayı bulmalıydı. O yüzden poşete koymamıştım. Özellikle toprakta, diğer küçük canlılara yemek olmasını istemiştim.

''Pusat ya...''

Papatya buketini bana uzattığında; ''Al, bu sana yengeciğim.'' Dedi ve elinde duran papatya buketine tuhaf bakışlar atmama sebep oldu. ''Yol üzerindeyken bir çiçekçi gördüm, beğeneceğini düşündüm. Hem, Serter ile evlendiğinden beri sana hiçbir şey almadım. Sonuçta yengemsin.''

Papatya buketini elime alıp burnuma götürdüğümde; güzel olan her şeyi koklama gibi bir huya sahip olduğumu bir kez daha fark etmiştim. ''Çok güzeller.''

''Tıpkı senin gibi güzeller. Senin gözlerin ela mıydı?'' Yanıma yaklaştığında, yanaklarıma dokunarak; ''Gözlerin çok güzel.'' Yanaklarıma dokunarak gözlerimi söylemesi şoku bir kenara; Pusat'ın yalakalık yapmasının sebebini merak etmeye başlamıştım...Bu çocuğun amacı neydi? Kararsız kalmıştım. 

''Evet yanaklarımda gözüm var, yanağımın gözü çok güzel.'' Papatyaları bir kez daha burnuma götürdüm. ''Teşekkür ederim, tekrardan.''

''Senin saç rengin de çok güzel.'' Parmaklarıyla saçlarımı tel tel ayırdı. ''Baksana ya, bu boya mı? Gerçi sen doğal bir kıza benziyorsun.''

Pusat neden böyle yapıyordu ki? Bir yapaylık sezmiştim.

''Ne istiyorsun?'' Kısa ve öz sordum. 

Hiç ikiletmeden; ''Benim için o kızla arkadaş olup sonra bana ayarlamaya çalışırsan eğer; Serter'in bütün sırlarını söylerim. Senin her istediğini yaparım.'' Kulağıma eğildiğinde ne söyleyeceğini merak ettim. ''Serter askerdeyken çok komikti. Bedelli yaptı biliyor musun? On gün yatıp geldi.''

Serter bedelli mi yapmıştı?

''Atatürkçü birisi, askerliğini tam yapar Pusat. Hiç yalan söylemene gerek yok.'' Dedim.

''Aman sen hiçbir şeye inanmıyorsun.'' İç çekerek gökyüzüne baktığında, sert bir ses tonuyla; ''Bana ayarla kızı, ayarlamazsan aranızı bozarım.'' Dedi.

''Olmaz.''

''Gece...''

Elimi havaya kaldırıp sözünü kestim. ''Hayır çünkü işlerim var.''

Onu geride bırakıp mutfak kapısını kullanarak içeriye girdiğimde papatya buketlerini tezgahın üzerine bıraktım. Buzdolabının kapağını açıp Serter için geceden hazırlamış olduğum meyve suyunu bardaklara doldurdum. Serter çok yoruluyordu. Dün akşam yemekten sonra eve gelir gelmez çalışma odasında işlerini halletmek için uzun süre kafasını kağıtlara gömmüştü.

KALBE SAPLANAN OKWhere stories live. Discover now