1. Zehirli Yalan.

567K 21.2K 33.4K
                                    

''Parçalanmış hayatlar, bozguna uğramış yüzler.''

| Buraya, sevdiğin bir parçayı bırakır mısın?|

Bu arada bu ilk ve son uyarım olacak. Kitabımda başka kitapların karakterini görmek istemiyorum. Bunu dikkate alırsanız sevinirim. Bunu görüp ısrarla yazacak olanları da sessize almak durumunda kalacağım.

Şimdiden keyifli okumalar.

3 Yıl sonra- Artık, günümüz...

Annem ve Babamı öldürdüğümde 7 yaşındaydım. Onlara derinden bağlıydım fakat nasıl olurdu da ailemi öldürmeye kalkardım? Bir zamanlar ellerim üşürdü, şimdi ellerim gözlerimde bulunan alevlere teslim olmuştu. Ruhum paramparçaydı, ruhumu ben çam ağacında asılı bulmuştum.

Kollarımı birbirine sardığımda, gökyüzünden bir ışık çaldım.

İnsanlar birbirinin kıyısında hiçliğiyle tanışırdı. Benim aynada gördüğüm yüz; kimsesiz bir çocuğu değil, hayatını çocukluğunda kaybetmiş bir genç kızı hatırlatıyordu. Boğazım düğüm düğüm olurken ellerimi yana açıp güneşi hissettim.

Cebimde ailemin fotoğrafını çıkardım. Onlara baktığım duygularım genelde darmadağın olurdu. Duygularımı bulamazdım. 7 yaşında birini öldürmek artık duyguların katliydi demek? Öyle değil miydi? Yoksa ben mi yanılıyordum?

Telefonum çaldığında, ablamın adını gördüm. Onu görmek; onu görmek her şeyi tekrar tekrar hatırlamaktı. Hayır hayır ben nefret edemezdim. Ben nefretimle kendime bir sandal ağacı yapardım. Bu sandal ağacında, hiçliğin kıyısıyla tanışıyordum. Her seferinde.

Boğazımı temizledim. ''Alo.'' dedim

''Güzelim neredesin? Hepimiz seni bekliyoruz.'' Dedi Ablam.

Beni neden bekliyorlardı? Annesini ve babasını öldüren bir kız çocuğunun ailesinin ölüm yıldönümünde anmaya hakkı var mıydı? Olması gerekiyordu değil mi? Hepimizin aslında birtakım duyguların pençesinde yalanlara rağmen orada bulunmamız gerekiyordu.

Yalan bir gülümseme kattım. ''Abla.''

''Gece?''

''İnsanlar öldürdüğü kişinin yıldönümüne katılmaz Abla, insanlar vicdanlarını temizlemek için iyilik adındaki duyguların yalanlarında varlık sürdürmezler.'' İnsanlar kardeşine de yalan söylemez abla...

''Telefondayız, ne saçmalıyorsun? Böyle söylenir mi?''

Omuz silktim. ''Ben annemizin ve babamızın katiliyim; dolayısıyla onları göremem.''

Hepimiz bir yalana inandırılırdık. Çocukların yalanı, büyüyünce geçer olmakken benim yalanım; yıllardır katil olduğumu sürdürdüğüm yaşamımdı. Oysa ben katil değildim, sadece ablamın oyununu devam ettiriyordum.

''Ablam, bir daha telefonda böyle bir konuşma yapma, 7 yaşında var olan olay geçmişte kaldı. Artık büyüdün, şimdi evine geliyorsun anlaşıldı mı?'' Sesinden akan kızgınlık tozları fazla yalan kokuyordu.

Tek kaşım havaya kalktı. ''Amcamda orada mı?''

''Hepimiz buradayız.'' Dedi.

Telefonu üzerine kapattıktan sonra bankta oturmaya devam ettim. 16 yıldır olduğu gibi ölüm yıldönümlerine hep bir bahanem vardı. Sessizce yağmuru hissettim. Hani yağmur tüm kirlilikleri götürüyordu? Güneşli bir günün ardından çıkan yağmurun, tüm kötülükleri sildiğini düşünürdüm. Bu da büyüdüğümüzde; gördüğümüz ilk gerçeklerden birisiydi.

KALBE SAPLANAN OKWhere stories live. Discover now