Rüzgarın bu tipine gülmemek mümkün değildi. Gülüşümü gizleme gereği duymadan suratına baka baka gülüyordum.

Rüzgar işaret ve baş parmağını burun kemerine dayayıp baskı uygularken gözlerini kapatıp kendi kendine mırıldandı.

"Rüzgar fare değilsen kediden korkman için bi sebep yok."

Çenesini kasıldığını görebiliyordum. Kendini zor tutuyor gibiydi.

"korkmuyorum zaten alarjim var benim sadece.

Kollarımı gögsümde birleştirip sırıttım.

"kediyi görür görmez üç metre geriye sıçramanın sebebi de alarjin azmasın diyedi dimi.

" Irmak! "

Uyarı vari ses tonu umrumda değildi. Şuan Rüzgar ile uğraşmak baya hoşuma gitmişti, çünkü ona oldukça sinirliydim. Elimde fırsat varken onunla uğraşmak istiyordum.

"Çıkar kediyi, yoksa giremem eve"

Kaşlarım istemsizce çatıldı.

"Girme o zaman Rüzgar. Peşimden gelen sendin"

Kapıyı tam kapatmak üzereykem elini sert bi şekilde kapıya bastırıp beni durdurdu.

"Irmak beni dinlemek istediğini biliyorum. Sana söyleyeceğim şeyleri deli gibi merak ettiğini. Kafanda ki yüzlerce soruya yanıt aradığını. Ama bunları sırf inadın yüzünden yok saydığını."

Öyle bi ses tonuyla konuşuyordu ki adeta hipnoz olmuştum. Kapıyı tutmayı bırakıp bir adımda yanıma yaklaştı. Tüm sözcükleri gözlerimin en derinlerine bakarak söylemişti. Sanki yapmam gereken şeyleri bana emrediyor gibiydi. Göz temasını asla kesmeden iyice dibime girdi. Ellerini yine yüzüme çıkartıp nazikçe kavradı. Yüzünü yüzüme yaklaştırırken konuşmaya devam etti.

"sana asla ihanet etmediğimi bilmelisin. Sana karşı hissettiğim şeyleri bilmelisin. Seni her gördüğümde deli gibi dudaklarını öpmek istediğimi bilmelisin..."

Gözlerim neredeyse dudaklarıma deyecek olan dudaklarına kaydığında yutkunmamak için zor tuttum kendimi.

" ama eğer beni dinlemezsen, kendinden uzaklaştırırsan bunları öğrenemezsin. "

Şuan tam olarak ne yapıyorsa çok ustaca yapıyordu ve kesinlikle beni istediği kıvama getirmişti. En ufak teması veya güzel bi bakışı nasılda kendimden geçire biliyordu beni anlamıyordum. Her şeyi bi anda unutuyor yalnızca onun çekim alanında giriyordum. Sanki saatler önce beni dımdızlak bırakmamış, biraz önce başından beridir bi ilişkisini olduğunu söylememiş gibi yüzsüzce Rüzgara çekiliyordum.

Rüzgar bi uyuşturucu gibiydi. Tüm zihnimi ele geçirip istediği gibi kontrol eden, kendi irademi devre dışı bırakan bi uyuşturucu. Sanırım bundan şikayetci değildim. Buna ihtiyacım vardı. Ona ihtiyacım vardı. Sankin o hayatımda ki eksik puzzle parçasıydı.

Onun beni öpmesini beklemeden birbirlerine değmek üzere olan dudaklarımızı hızla birleştirdim. Hiç vakit kaybetmeden bana karşılık verdi ve alt dudağımı dolgun iki dudağı arasına alıp ezmeye başladı. Öpüşmek mi çok güzeldi yoksa Rüzgarı öpmek mi karar veremiyordum.

Dudaklarımı öpüyor, dişleriyle eziyor, dilini dudaklarıma sürtüp içeri almam için yalvarıyordu sanki. Bunları öyle ustaca yapıyordu ki ona yetişemiyordum. Elimden geldiğince ona ayak uydurmaya çalışıyordum ama nafile.

Ne kadar zaman kapının önünde öpüştüğümüzü kestiremiyordum ama öpüşmemiz üst kattan gelen kapı açma sesi ile bölündü.

Zaten biz öpüşelimde biri bizi basmaya kalkmasın şaşırırım. Acaba Rüzgarla her yakınlaştığımızda tüm insanlara bildirim falan mı gidiyor. 'hemen olay yerine intikal edin ve onları durdurun öpüşemesinler' falan mı diyorlar??

kuytu / Gay +18Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ