32.Bölüm "Beni affet Selin."

21.9K 1.6K 810
                                    

Bilgisayarım bozuldu, uzun süre yaptıramayacağım gibi duruyor. Telefondan yazmak çok zor oluyor maalesef. Yazım yanlışı olursa affınıza sığınıyor, anlayışınızı bekliyorum. Keyifli okumalar. Bol bol yorum yapın lütfen :)

11 Yıl Önce

Boran, kardeşinin önüne altı sıcak tavayı koyduktan sonra onun saçlarını sevip karıştırdı. Burak, önündeki yemeğe bakıp hoşnutsuzca mırıldandı.

"Abi yine mi menemen?" diye keyifsizce soludu. Annesi öldükten sonra ya dışarıdan yiyorlardı ya da makarna, menemen gibi basit yemekleri tüketiyorlardı. Boran, kardeşinin mızmızlanmasına kulak asmadı ve omzunu silkti.

"Makarna yemek istemiyorsan söylenme bence." diye minik bir tehditte bulundu. Burak'ın makarnadan sıkıldığını biliyordu. Ki tahmini ettiği gibi de oldu Burak yüzünü buruşturup isteksiz bir şekilde yemeğini yemeye başladı. Okuldan geldikten sonra basit yemekler yapıp hem günü kurtarmayı hem de karınlarını doyurmayı sağlıyordu. Yemek konusunda pek becerikli olduğu söylenemezdi. Elinden geldiğince çabalıyordu.

Annesinin ölümünün üzerinden aylar geçmişti ve bu süre boyunca kardeşi ile tek kalmıştı tabiri caizse. Babası o günden beri eve çok geç geliyor, bazen de hiç uğramıyordu. Zavallı adama eşini kaybetmek çok zor gelmişti ve evlatlarının ona ihtiyacı olduğunu bilse de kendini bir türlü toparlayamıyordu. Yaşayan bir ölü gibi kederleniyor, kafayı dağıtmaya çalışıyordu.

Boran ise aralarında en çok sıkıntı çeken kişiydi. Bir yandan babasını toparlamaya çalışıyor, diğer yandan da kardeşi ile ilgilenmeye çalışıyordu. Zaman geçtikçe daha çok yorulduğunu hissediyordu. Bu durumdan sıkılmıştı ama elinden bir şey gelmiyordu.

Burak sessizce yemeğini yedikten sonra Boran sofrayı toplayıp çıkan bulaşıkları yıkamıştı. İşini bitirdiğinde saate baktı. Saat on ikiye yaklaşıyordu ve babası hala ortalıklarda yoktu. Omuzları çöktü genç çocuğun. Bir yandan babası için endişeleniyor bir yandan da bu gece eve gelmesi için dua ediyordu. Burak ise bu sırada çoktan uyumuştu. Bugün okulda çok yorulmuş olmalı ki erkenden uyudu küçük çocuk. Boran da uykusunun geldiğini hissetti ve uyumak için odasına gideceği vakit telefonu çaldı.

Bu saatte telefonun çalmasını beklemediği için şaşırdı ve içine garip bir korku doldu. Annesi öldüğünden beri aşırı korkar olmuştu aniden gelişen olaylara. Bir anda çalan kapı ve telefon onu yersiz bir endişeye sokuyordu. Kaşları çatılırken telefonunu çıkardı ve arayan numaraya baktı. Tolga arıyordu. Bu saatte neden arayabileceğini çok kısa bir an düşündü ama sonra düşünmeye gerek olmadığını karar vedi. Telefonu yanıtlayarak öğrenebileceğini hatırladı ve telefonu hemen açtı.

"Efendim." diye seslendi karşı tarafa. Tolga'nın sesini beklerken Cenk'in sesini duydu. Cenk bağıra bağıra bir şey söylüyordu ama kelimeleri toparlayamadığı için konuştuklarını anlamlandıramıyordu.

"Cenk" diye seslendi Boran arkadaşının kendisiyle konuşmasını sağlamak isteyerek. Cenk onunla değil bir başkası ile konuşuyordu. Bu yöntem işe yaramıştı. Cenk onu duymuş ve keyifle kıkırdamıştı.

"Boran! Sen neredesin be kardeşim?! Çok eğleniyoruz biz!"

Boran'ın kaşları daha da çatıldı. Bugün onların buluşacağını biliyordu ama bu saate kadar eve gitmiş olduklarını düşünmüştü. Arkadaşlarının saatten haberi yoktu sanırım.

"Cenk, neler oluyor? Saatin kaç olduğundan haberin var mı?" diye sordu endişelenerek. Saat oldukça geçti ve Cenk'in konuşmalarından anladığı kadarıyla uslu durmayıp içmişlerdi. Sıkıntıyla alnını ovdu ve içli bir nefes verdi. Babası yetmiyormuş gibi bir de arkadaşları için endişelenmişti. İçmek gibi bir saçmalığı nereden düşünmüşlerdi acaba?!

Sevmiyorum Seni (Tamamlandı)Where stories live. Discover now