31.Bölüm Ayrılık

22.8K 1.6K 1K
                                    

Gayet uzun bir bölüm oldu. Bol bol yorumlarınızı bekliyorum.

Dünyası başına yıkılmak tabirini iliklerine kadar yaşıyordu kadın. Daha deminden beri zihninde dönen o yakıcı sesler kalbini yakıp küle çevirmişti. Kalbi acıyordu ve nefes almak zor geliyordu. Kocasının, hayat arkadaşının, sevdiğinin sözleri kalbini paramparça etmişti. Sevilmediği, bir hiç gibi görüldüğü gerçeği bir tokat gibi çarpıştı yüzüne.

Sevdası karşılıklı değildi. Şimdi karşısında durmuş yüzüne  bakamayan adam onu hiç sevmemişti. Sevmediği gibi onunla bir amaç için evlenmişti. Sadece Can için evlenmişti onunla, daha ötesi olamamıştı onun için. Bakıcı gibi görmüşü bu adam onu. Bir bakıcıdan tek farkı bedavaya çalışmasıydı sanırım.

İlk evlendiği zamanlar Boran'ın ona aşık olmadığını biliyordu ama en azından sevdiğini düşünmüştü. Sevmek, aşk kadar kuvvetli değildi ama zamanla aşka dönüşeceğini umut etmişti. Zavallı yüreği bunu bile yeterli görmüştü. Sevilmekten ötesine ihtiyacı yoktu ki. Bu adamdan tek istediği sevgi olmuştu. Parada, pulda, lükste gözü olmamıştı. Sadece sevgi...Aşık olduğu adamın sevgisini istemişti sadece.

Gözünden akan yaşları hissetmiyordu artık. Tüm yaşadıklarının bir yalan olduğunu kaldıramıyordu. Nasıl bir bakıcıdan farkı olmazdı onun gözünde? Dokunuşu, bakışı, gülümseyişi yalan mıydı? Bu kadar iyi rol yapması mümkün müydü? Seviyorum dememişti ama sevdiğini düşünmüştü. Ona o kadar sıcak bakmıştı ki... Gözlerin yalan söylediğine ilk defa şahit oluyordu ve acı bir tecrübe ile öğrenmişti.

Boran, sızlayan yanağını umursamadan kadına baktı zorlukla. Hilal'in sinirden titreyen gözbebekleri ona bakıyordu. Derince yutkundu, Hilal'de ilk defa böyle bir ifade görüyordu. Hilal'in aşk dolu bakışlarını, sinirli bakışlarını, üzgün bakışlarını biliyordu ama bu ifadeye ilk defa şahit oluyordu. Tiksinerek bakıyordu ona.

"H-Hilal..." Kadının neden bu halde olduğunu merak ediyordu ama soracak gücü kendinde bulamıyordu. Hilal'i bu hale getiren şey ne idi bilmiyordu. Hilal, ona öyle kızgın ve nefretle bakıyordu ki yutkunmak bile güç geliyordu.

Genç kadının yüzünde alaycı bir gülümseme oluştu. Bu ifade hayal kırıklığının maskesiydi adeta. İçinden öyle bir haykırmak geliyordu ki ne yapacağını bilmiyordu. İçindeki ateş nasıl sönerdi? Bilmiyordu. Kocasının anlamsız bakışları daha da sinirlenmesini sağlıyordu ama sinirini tepki olarak göstermeye hali, gücü yoktu.

Elinde tuttuğu cihazın tuşuna bastı. Boran'ın sesi yankılanırken gözlerindeki yaşlar daha da hızlanmaya başladı. Belki onlarca defa dinlemişti ama her dinleyişinde canı ilk defa dinlendiğindeki gibi acıyordu. Boran'ın yüzüne dikkatle baktı. Önce adamın yüzünde şaşkınlık ifadesi belirdi daha sonra da endişe belirdi yüzünde. En son ki durağı ise üzüntü olmuştu. Üzgün gözlerle kadına baktı.

"Hilal.. Bu sözler... Ben..." Öyle telaş yapmıştı ki ne diyeceğini bilemedi. Endişesi tüm bedenini sardı, kendini açıklamaya çalışmak için büyük bir çabaya girişti ama sözleri bir türlü toparlayamıyordu. Sanki konuşma yetisini kaybetmişti.

"Hiçbir şey söyleme..." dedi Hilal kırgın sesiyle. Gözünden akan yaşlar artık yanaklarını sırılsıklam yapmıştı. Göz çevresi kıpkırmızı olmuş, burnunun ucu soğukta kalmış gibi kızarmıştı. Tüm bedeni ve ruhu acıdan nemalanıyordu sanki.

Burnunu çekti zorlukla. Boran'ın gözlerindeki endişeyi görmedi, görmek istemedi. Tekrar ona kanmak istemiyordu.

"Neden?" Sesi titredi, dudakları öyle titriyordu ki küçük bir çocuk gibi hıçkırarak ağlamak geliyordu içinden.

Sevmiyorum Seni (Tamamlandı)Where stories live. Discover now