Atilla vurduğu adam bağırınca dudak büktü ve elini saçlarına attı. Portekiz kralı,"Lordum, oğlunu-"diyecekti ki Atilla adamın saçını büyük bir güçle çekerken haykıra haykıra ağlamaya başladı.

Bilge ve Norveç Kraliçesi duydukları bebek sesiyle erkeklerin masasına döndü. Norveç Kraliçesi Sonja,"Oğlunuz, ne güçlü ağlıyor böyle."dedi.

Bilge gülümsedi,"Çok fena çok," iç çekti. Olivia koşarak lordu Portekiz Kralı'nın kucağından almaya çalıştı ama Atilla gözlerini yummuş, ellerine doladığı kahverengi saçları bırakmadan kendisiyle beraber çekiyordu.

Andrew kılını kıpırdatmadı. Portekiz kralı hak etmişti. Atilla, babasının yapamadığını yapıyordu. Norveç Kralı, sevmediğinden Portekizliyi, zevkten delirecekti. Ama soğuk gözleri donukluğunu korudu.

Elinde bir tutam yolunmuş uzun kahverengi saçla ağlaya ağlaya salondan uzaklaştırılan Atilla bahçeye çıkması ve Ökkeş kedinin onlara koşması ile susmuştu.

Portekiz Kralı,"putena,"diye homurdandı. Küfür etmişti ve Andrew Portekizce bilmese de bunu anlamıştı. "Ne dediniz siz?"dedi alayla. "Benim oğluma küfür mü ettiniz bana mı öyle geliyor?"

Portekiz kralı Alfonso,"hayır lordum, lord Harry'e küfür etmedim."diyerek gülümsedi. "Saçlarımı açmayı tavsiye eden stilistime küfür ettim direkt olarak."

**

"Ayh, bir an bitmeyecek sandım!"dedi Bilge yatağa kendisini atarak.

"Yorgun musun?" Andrew ceketini çıkartıp yatakta o muazzam elbiseyle uzanan karısına baktı.

Bilge,"Tüm gün klasik müzik dinledim, son iki saat Norveç Kraliçesi ile biraz konuştuk. Neden soruyorsun yorgunluğumu?"dedi.

Andrew boyun bandını söktü. "Anlarsın ya,"dedi ve kıza arkasını dönerek ceket ve boyun bandını giyinme paravanının üstüne attı.

Bilge düşündü. Andrew, süveter ve gömleğinin ilikilerini çözmeye başladı. "Hadi ama,"dedi cidden anlamayan karısına. Bilge doğruldu ve saçında topuzunu tutan tek ve büyük tokayı çıkarttı. Tokayı yere, kendisini tekrar yatağa attı.

Andrew, karısının bu hareketiyle eli son düğmede dona kaldı. Dağılmış saçları, askısız elbisesi ve kırmızı renginin o eşsiz tutkusu...

Uzandığı için elbisenin göğüs kısmı biraz aşağı kaymış ve kadınlığının güzelliği iyice gözler önündeydi.

Bilge derin bir nefes aldı. Andrew ise tuttuğu nefesini henüz verememişti.
Kocasından ses çıkmayan Bilge kafasını yana eğip yattığı yerden ona baktı. Genç adam öylece eli düğmesinde kalmış kımıldamadan ve yüzündeki farklı ifade ile ona bakıyordu.

"Andrew?"

Genç adam gözlerini yumdu ve kafasını iki yana salladı. "Efendim?"dedi boğazını temizleyerek. Yutkundu.

AH HADİ AMA!

Bilge güldü. Adamın çıplak kaslı göğsüne, yakışıklı yüzüne ve o tutkulu duruşuna bakarak,"Gelsene buraya,"dedi. Sonra da elini yatağa sürttü.

Andrew kaşlarını kaldırdı,"Bilge gelirsem iyi şeyler olacağını düşünmüyorum."

Tanrım, Andrew'i ilk defa bir kadın dokunmadan tahrik ediyordu.

Erkekliği acımaya başlamıştı!

Hep mi aynı vücuda bakarak tahrik olurdu bir adam ya!

"Ben ise çok güzel şeylerin olacağını düşünüyorum."

Andrew'in bakışları birden bire sanki daha fazlası mümkünmüş gibi alev atmaya başlayınca Bilge yatağa sürttüğü elini kaldırıp göğüslerinden başlayarak iki tarafına, belinin son çizgisine kadar sürttü.

Sonrasında tekrar göğüslerine çıkartınca ellerini Andrew yatağa yaklaştı.

Bilge göğüslerini tutan elbise korsesinin göğüs kısmında durdu. "Çok sıkıyor."dedi cilveyle.

Andrew çapkınca sırıttı. "Çok mu sıkıyor?"

Bilge yatağa çıkan adama kafasını salladı. "Çok sıkıyor."

**

Odada nefes ve bedenlerinin çıkardığı ses dışında başka bir ses yoktu.

Andrew, karısının boynunu resmen morartmıştı ancak ikisi de bunu önemsemiyordu.

Genç adam, kafasını Bilge'nin gerdanına gömmüş ısırırken Bilge adamın beline sarmaladığı bacaklarını sıkarak inleyip eliyle adamın siyah saçlarını okşadı. Andrew dudaklarını kızın boynuna çıkarttıktan sonra biraz hızlandı. Bilge hafif çığlıklarla inlerken Andrew,"Seni seviyorum."diye inliyordu.
Derken Andrew birden doğruldu ama kadının içinden çıkmadı. Yukarıdan baktığı karısı aldığı zevkle titriyor, kıvranıyordu.

Bu pozisyonda git gellere devam eden Andrew karısının onu karın kaslarından iten elini tutup dudaklarına götürdü.

Bilge onu ara ara itiyor ara ara ise kendisine çekiyordu ancak şimdi eli genç adamın dudaklarındaydı.

Andrew inleyerek hızlandı. O kadar hızlandı ki bir an Bilge'nin üzerine düştü ve Bilge adamın sırtına ellerini götürüp tırnaklarını batırdı.

Çok batırdı.

Kanatana kadar.

Omzunu ısırarak da inlemelerini engellemeye çalıştı.

Ancak bu,

İMKANSIZDI!!

**

İkisi de tatmin olduğunda saat sabaha karşı beşti.

Gece yarısı üçte başlayan bu aşk dolu sevişme iki saate yakın sürmüştü.

Andrew terli saçlarını geriye atıp derin nefesler eşliğinde,"Hamile kalmanı istemiyorum ama böyle giderse hamile olmadığın yıl kalmayacak."diye fısıldadı.

Bilge kafasını yorgunluk içinde salladı,"Theador 'a bir sürü çocuğumuz olacak derken ciddiydin sanırım."

Andrew tebessüm etti.

Bilge kafasını çevirip bakışlarını tavandan yanında yatan adama çevirdi ve,"Kesinlikle ciddiydin."diye mırıldandı.

Taş yürekΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα