1, in your eyes

8.7K 671 441
                                    

✮

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

altı kişilik bir akşam yemeği. küçüklüğümden beri alıştığım inanlarla en az ayda bir kez yapılanından.

babam ve ortağı bay yang.

her şeyin başlangıç noktası ortaklaşa bir şirket kurmaları aslında. babam ve bay yang, ben ve onun oğlu jeongin doğmadan öncesinde bile arkadaş olsalar da şirketin kurulma dönemi benim sekizinci sınıf, jeongin'in ise yedinci sınıf olduğu döneme denk geliyor. arkalarına gerekli kadroyu alarak kore'nin şu anki popüler teknoloji markalarından birini kuruyorlar. başta işler pek iyiye gitmese de bay yang'ın katıldığı bir konferans sonrası ünlü bir bilim adamıyla konuşması hem bizim, hem onların, hem de şirketteki tüm çalışanların hayatının dönüm noktası oluyor. şirket sadece kore ile sınırlı kalmayıp dünya çapında harika bir popülerlik ve kazanç sağlıyor.

şirkette hem benim annem, hem jeongin'in annesi çalışıyor. jeongin'in babası ise şirketin geleceğini sağlama alabilmek adına hem jeongin'e, hem bana bilgisayar mühendisliği, işletme veya ekonomi gibi bölümler okumamız konusunda ısrar ediyor.

bana pek sözünü geçiremese de oğlunu zorlayarak istediği gibi kore'nin en iyi özel üniversitesinde işletme okutmayı başardı. bense aynı üniversitede sanat tarihi okuyorum.

söylediğim gibi, jeongin benden bir yaş küçük. bu yüzden bay yang beni ona sürekli örnek göstererek büyüttü. "bak, hyunjin ne kadar da saygılı bir çocuk.", "hyunjin'in ne kadar güzel hobiler edindiğine bir bak.", "hyunjin ile arkadaş olmalısın jeongin, o saygısız arkadaşlarından kat kat yararlı olur sana." ve daha nicesi.

sanırım tam da bu yüzden jeongin benden haz etmiyor. babası sürekli olarak onu doğru yola (bence sadece istediği kalıba) sokma derdinde. doğru örnek olarak ben karşısında olduğum için de benden pek hoşlanmıyor işte.

ben mi? boşverelim şimdi onu. odamı toplamam gerek.

zaten çok dağınık olmayan odadaki sağa sola koyduğum saçma sapan eşyaları yerleştirdim yerine kısa bir sürede. evdeki yardımcılar sağolsun zaten asla pis bir oda olmuyordu ama bazen aceleyle yerine kaldırmadığım eşyalar oluyordu. herkesin olduğu gibi.

kitaplığımdaki yerinde durmayan eşyaları alırken çıkan yüzüğü elime aldığımda takmak ve takmamak arasında kalmıştım. yüzüğün aynısından jeongin'de de vardı.

dediğim gibi, ailelerimiz fazlasıyla yakın olduğundan dolayı bizi de çok severlerdi. özellikle jeongin'in annesi, beni de kendi oğlundan ayırmıyor. bu yüzükleri de iş için yurt dışına çıkması gerektiğinde almıştı ikimize birden. benim annemin de benimle beraber jeongin'e aldığı onlarca şey vardı ama bir tanesi hariç hiç birini kullanırken görmemiştim onu.

heaven and back, hyuninWhere stories live. Discover now