on

411 55 30
                                    

cigarettes after sex, keep on loving you

"Dünyanın en terbiyesiz insanıyla arkadaş olduğuma inanamıyorum." Portakal suyundan büyük bir yudum aldı ve dirseğini masaya dayayıp Hyunjin'in yüzünü seyretti bir süre.

"Ha sen Rahibe Teresa'sın amına koyayım."

"Hayır ama arkadaşımın yatağında sevişmiyorum."

"Beni anlamıyorsun." Dedi yüzünü buruşturarak. "Senin odan daha yakındı."

"Ya amına koyayım iki adım sonra senin odan zaten." Birden yükseldi Jeongguk ama bu tamamen karşısındakine takılmak, onu utandırmak içindi. "O yatağı dezenfekte etmezsen eğer seni bir daha eve almam."

"Eve girdiğin varmış gibi konuşuyorsun, bayılıyorum sana ya."

"Bu önemli bir mesele. Sırf bunun için bile her gün eve girerim."

"Maval okuma lan bana. Ya gece yarısına kadar atölyede kalıyorsun ya da geceyi Amias'ta geçiriyorsun. Senin şu aralar eve gelme ihtimalin benim götten verme ihtimalimle aynı."

"İhtimaller değerlendirilebilir yani."

"Hiç sanmıyorum şekerim." Jeongguk'un yanağından makas aldı ve ayaklandı sandalyesinden. "Verecek olsam ilk sana verirdim gerçekten."

"Yürü git geri zekalı."

Bacak bacak üstüne atıp geriye yaslandığında, okuldan kilometrelerce uzakta olan bu kafeye gelme sebebini aradı gözleri. Hyunjin'i ikna etmesi saatlerini almıştı çünkü hayatında gördüğü en tembel insan olarak tüm gününü okulun önündeki kafede geçiriyordu ve artık aşinası olduğu kafenin sahibiyle içli dışlı bile olmuştu.

Ayağını gergin bir şekilde salladı ve derin bir of çekti. Son bir saattir kapıdan içeri üç beş kişi girmişti ve kendisinden sonra gelenlerin hepsi gitmişti çoktan. Hyunjin'in işleri olduğunu biliyordu ve biraz sonra kalkmak isteyeceğinden emindi. Bu yüzden inanmadığı tüm tanrılara kapıdan beklediği kişinin girmesi için dua etmeye başladı.

"Eğer üç dakika içinde içeri girerse yemin ediyorum ki bu pazar kiliseye gideceğim."

Bu söylediğini üç kere tekrarladığı an kafenin kapısı açılmış ve gürültüyle içeri beş-altı kişi girmişti. Jeongguk'un içlerinden birini saatlerdir beklediğini varsayarsak heyecanla yerinde kıpırdaması, gözünün içeri giren gruptan ayrılmaması normaldi ama lavabodan çıkmış Hyunjin Jeongguk'un bakışlarını takip ettiğinde ve karşılaştığı kişiyi gördüğünde bunu normal karşılamamış olacak ki kafasına hiç acımadan sert bir fiske vurmuştu.

"Hala mı ulan? Bir kurtulamadık şu heriften."

"Ne diyorsun?" Dedi ve eli saçları arasına girip acıyan yeri kaşıdı. Bunu yaparken kıvırcık duran saçları kabarmıştı.

"Niye Jaewon'u gözlüyorsun?"

"Onunla konuşmak istediğim bir konu var."

"Yine mi Jeongguk?" Sesi sıkılgan çıkıyor, suratında baygın bir ifade beliriyordu.

"Ne yine mi?" Aptal bir bakışla Hyunjin'in bıkkın ifadesini süzdü. İlk başta anlayamasa bile biraz sonra idrak edebilmişti dediği şeyi. "Hayır tabii ki! İkimiz birbirimizden haz etmiyoruz bile. Sadece konuşmam gerek onunla."

"O yüzden mi üç saattir burda oturuyoruz yani?"

"Hıhım."

"Neden başka yerde buluşmadın? Resmen maşa olarak kullanılmışım ulan."

"Onunla herhangi bir şekilde iletişime geçmek istemediğim, tek başına buluşmayı da uygun görmediğim için sürekli geldiği kafeye gelmek zorunda kaldık beraber. Biraz seni kullanmışım gibi oldu ama idare et."

k.Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz