07.04.2023

Minho... O... Dayanamıyor olmalıydı. Jeongin'i gerçekten seviyordu, abisinin ona olan sevgisine karşılık veremezdi. Kibarca reddetmesi gerekiyordu, ne yapacağına karar verememişti. Chan'in üzüleceğini biliyordu. Jeongin'den yardım alabileceğini düşündü. Hoş, diğer arkadaşları götlerine bile takmazlardı.

Ama Jeongin ile yalnız başlarına konuşma cesaretini hâlâ bulamıyordu. Kendini ilk kez aşık olan liseli kızlar gibi hissediyordu. İlk kez aşık olduğu doğruydu. Artık duygularını açıklamalıydı Jeongin'e, başka türlü ikisi de yaşamdan zevk almayı bırakacak gibilerdi.

Minho derin bir nefes aldı ve sesinin titremesine rağmen konuştu:

"Şey... Yan odaya gelebilir misin? Bir şey soracağım..."

Jeongin başını salladı, sevdiği çocukla ne konuşabileceklerini düşünmeyi sonraya bıraktı, öğrenmesi uzun sürmezdi.

Yan odaya geçtiler, Minho titreyen ve kaşınan ellerini birbirine sürterek derin bir nefes aldı sesinin titremesine engel olamadan.

"Jeongin... Seni seviyorum."

Jeongin'in ağzından şaşkınlığını belli eden bir "Hah?" çıkarken yanaklarının kızardığının farkında değildi.

"Sana tekrar sarılmak istiyorum... İstemezsen anlarım, büyüdük. Ama seni seviyorum. Her şeyden çok seviyorum seni..."

Elini bilmeden hızla kaşıyan beden kanayan elini umursamayıp devam etmişti. Jeongin, büyüğünün elini tuttu. Geri çekti ve kanayan yaraya baktı.

"Çok kötü değil, yara bandı yapıştırırız geçer. Kaşıma elini. "

Minho başını salladı utanmasına engel olamazken. Jeongin'den hâlâ bir cevap alamamıştı ama bu bir sorun değildi, konuşacak cesareti bulmuş gibiydi.

"Abinin üzülmesini istemiyorum ama benim sevdiğim sensin..."

"Abim mi? O ne alaka?"

"Jeongin... Beni sevmiyorsan söyle."

Jeongin, Minho'nun tuttuğu elini kızaran yanağına götürdü.

"Hyung... On beş yaşımdan beri seviyorum seni. Belki unuturum diye temas etmek istemedim..."

Titreyen ses ve gözlerini kaçıran bedene karşı gülümsedi Minho.

"Yine beraber abinden izinsiz dondurma yiyelim mi?"

"Bu bir çıkma teklifi mi bilmiyorum ama... İkisine de evet."

İkisi de gülümsedi, evrenin birbirlerini yaklaştırma çabasına karşı çıkmadılar. Minho, kollarını küçüğünün beline dolayıp dudaklarına uzandı. Jeongin de büyüğünün boynuna kollarını dolayıp sevdiğinin dudaklarına baktı.

"Öpebilir miyim?"

Jeongin isteğine karşı çıkarak merakına yenik düştü.

"Önce abimin ne alaka olduğunu söyle, sonra."

Gülümsedi Jeongin. Minho ise... Morali bozulmuş gibiydi.

"Abin beni seviyormuş... Onun üzülmesini istemiyorum, tüm kalbiyle sevdiğini biliyorum ama ben seni seviyorum."

Titreyen ellerini küçüğünün belinden çekerek kaşımaya başladı yine, Jeongin izin vermedi buna, bileğinden çektiği gibi elini kavradı.

"Ben de seni seviyorum... Abimi kibarca reddet, üzülür ama en azından bizim mutlu olmamıza sevinebilir..."

"Çok güzelsin..."

Jeongin kızarırken dudaklarını büyüğünün dudaklarına bastırıp utançla geri çekilmişti. Minho ise açılan gözleriyle bakarken şoku tam atlatamasa da gülümsedi. Kollarını küçüğünün beline dolayıp yüzlerini yakınlaştırdı. Kızaran yanaklarına öpücük kondurdu ve geri dudaklarına yöneldi. Uzun bir öpücüğe çekti küçüğünü, tüm hasretiyle...

"Sevgilim misin artık?"

"Hm,"

"Hyung! Şey, ben, sen, o, bu... Ne?"

Minho gülmüş, Chan'in onları izleyerek güldüğünü fark etmemişti.

All right *JeongHoWhere stories live. Discover now