Error: Lanet olsun... neredeyim ben..?
Error, kafasını yastıktan kaldırdı ve gözlerini ovuşturmaya, yavaşça doğrulurken -ayağının acısından olsa gerek- yüzünü buruşturdu. Hafifçe yutkundum ve ona doğru adım attım, kendimi azarlanmaya hazırladım.
Ink: Sanırım iyi değil, ha? Bacağın yani, yarandan söz ediyorum.
Sesimi duyan Error aniden kafasını bana çevirdi, yüzünde şaşkınlık ve öfke karışımı bir ifade vardı. Ben ise sakinliğimi korumaya çalıştım, yavaş adımlarla yanına gidip oturdum. Ben oturur oturmaz Error ayağa fırladı, tabii fırladığı gibi de yere kapaklandı. Refleks olarak kolunu tutunca, beklemediðim bir güçle kendini geri çekti.
Error: Dokunma bana!
Ink: Merak etme, sana bir þey yapmayacağım. Ne kadar düşman olsak da, savunmasızsın şu an, seni bu halinle incitecek kadar vahşi değilim.
Error: ...Sadece bana dokunma yeter, gerisi ile ilgilenmiyorum. Ve ayrıca, burada ne işim var benim?!
Ink: Dream UnderSwap'de fazla negatiflik olduğunu ve oraya gitmemiz gerektiğini söyledi, biz geldiðimizde sen ve Blue yerde yatıyordunuz. Dream Blue'yu kendi evine aldı, bende...şey...seni orada bırakmak istemedim. Benim yüzümden ölmeni istemem.
Yerden yavaþça kalktı ve tekrar koltuğa oturdu, tabiiki aramızda bolca mesafe vardı.
◃Error POV▹
Tekrar koltuða oturduðumda Ink ile aramızda bolca mesafe bırakmaya özen gösterdim, bana değmesini bile istemiyorum.
Error: Ne yani, düşmanının ölmesi işine gelmez miydi?
Ink: Ama seni bıraksaydım, benim yüzümden ölmüş olurdun. Vicdan azabına katlanamam...
Error: ...Keşke bıraksaydın. Ne hoş, benden kurtulmuş olurdun.
Ink: ...
Ink bir şey demeden yere baktı, bende aynısını yaptım. Sol bacağımdaki yarayı görünce, neden bu kadar canımın acıdığını anladım, epey derin bir kesikti. Patron bana Blue'ya zarar ver demişti, ben ise her şeyi berbat edip kendime zarar verdim. Tamam, Dust'ın bize olan ihaneti affedilemezdi, ama bundan banane. Eğer amaç gerçekten Dust'a ders vermek ise, neden önce Blue'yu yaralamam gerekti? Gidip Dust'ı paramparça edebilirdim, ah hayır, patronun niyeti eğlenmekti, olan bana oldu...
Ink: Bacağına bandajı sarabilir misin? Maden benim yapmama izin yok, al kendin yap.
Bana bandaj rulosunu uzattı, ufak bir duraksamanın ardından eline dokunmamaya özen göstererek aldým. Takunyamı ayağımdan çıkardım ve ayak bileğimi diğer ayağımınn diz kapağımın üstüne koydum. Bandajın yumuşak yüzeyi kemiğime değdikte canımı acıtıyordu. Ben bu iþlemi yaparken Ink ise beni pür dikkat izliyordu, kafamý kaldırıp ona bakınca kafasını çevirdi.
Error: Sapık mısın? Neden bakıyorsun?
Ink: İşi doğru yapmazdan koltuğumu kan lekesi yapıcaksın da, yapma diye bakıyorum. Sapık değilim!
Error: Beni buraya getiren sendin, bir şey olursa sorumlusu ben olamam. Sonuçta HeavenTale'deki bir hastaneye de götürebilirdin, kendi evini riske atmayabilirdin.
Ink: Ve şunu unutma ki, HeavenTale'dekiler Blue gibi, iyi kişiler ama senden ölümüne nefret ediyorlar.
Ağzımı açmadan bandajı sardım ve iğne ile sabitledim, iğneyi de kuklamın üzerinde unutmuştum, oradan aldım. Tabiiki ben kukladan iğneyi alırken Ink'te kuklanın kolunu gördü ve nedir bu diye sordu.
YOU ARE READING
My Guiding Light (Errink/Errorink)
FanfictionSadece o ve ben vardık, sanırım artık söylemenin zamanı geldi dedim kendime, gidip onu sevdiğini söyleme zamanı. O kadar masum duruyordu ki, elini bile tutmaya kıyamadım, yalnızca gözlerinin içine bakıp aklımdakileri olduğu gibi söyledim...
