15. Ufak Tefek Sevgi Gösterisi

470 74 29
                                    

Myron'ın bir özelliği vardı: çoğu suçlu kitap okumasa bile kütüphanenin el arabasını kitapla doldurur, fıtık ağrısına rağmen tüm hücreleri teker teker gezerdi.

Ona neden bunu yapmaya devam ettiğini sormuştum. "Okuyanlar için bu iyiliği yapmayayım mı?" cevabını vererek beni susturmayı başarmıştı. Tabi en çok okuyan kişi Louis'ydi, onu her arada kitap okurken görebilirdim. Onu kitap okurken izlemeyi seviyordum, çünkü kitap okuduğu vakitlerde her an nasıl da kendinden geçtiğine şahit olurdum. Heyecanı yanaklarına yansır, alt dudağını ısırıp dururdu.

Kapıma yaslanmış hâlde hücresinin içinde kitap okuyan Louis'yi izlediğim sırada, Myron önümden geçiyordu. Onu durdurup el arabasının içindeki kitaplara göz attım. Sessizliği karşısında Myron'a bakınca ne kadar şaşırdığını fark etmem zor olmadı. Güldüm.

"Neye bakıyorsun?"

"Seni kitap okurken hayal edemiyorum."

Omuz silkip en az sayfa sayısına sahip olan kitabı aldım. "Her şeyin bir ilki vardır."

"Pekâlâ... Sana iyi şanslar."

Yanımdan ayrılır ayrılmaz Louis'nin yanına ilerledim. Yatağına oturmuş elindeki kalın kitabı okumaya çalışırken gözüme minik hamsterı Chubby kadar küçük görünüyordu. "Selam?" diyerek dikkatini çektiğimde şaşkınca bana baktı. Sonrasında ufak tebessümüyle duvar kenarına kayıp bana yer açtı. Pekâlâ, bunu beklemesem de memnuniyetle yanına oturup bacaklarımı uzattım. Sırtımı başlığa yaslarken, "Yine kitap okuyorsun," diye yakındım ona.

"Çok heyecanlıydı," dedi hevesle. "Raskolnikov sanırım yaptığı şeyden çok rahatsızlık duyuyor, ne yapacağını merak ediyorum!"

Okuduğu kitaba baktım. "Suç ve Ceza? Hm... Epey kalın görünüyor."

"Şey, öyle... Ama iki günde buraya kadar gelebildim!" diye heyecanla kaldığı yeri gösterdi. Kitabın yarısından fazlasını okumuştu.

"Güzel gözlerine yazık olmasın sonra?"

Kıkırdadı ve omzunu bana yasladığında ben de onu keyifle kolum altına alıp, omzunu kavrayarak kendime bastırdım. Bana neşeyle bakarken elmacık kemikleri pespembeydi. "Zaten miyopum."

"Evet, gözlük taktığını biliyorum. Ama daha da bozulmasın işte. Ben sana kıyamıyorum, sen ise kendine eziyet ediyorsun."

Tatlı sesiyle yeniden gülerken, "Şapşal," diye fısıldadı. O an güzel yüzünü keyifle seyrederken hapishanede olduğumuz gerçeğini unuttuğumu fark ettim. Öylesine büyülenmiştik ki, yüzlerimiz bile ister istemez birbirine yakınlaşmış, nefeslerimizin sıcaklığı birbirine karışıyordu. Büyük ihtimalle o da bunu fark etti; gülüşü endişeyle düşerken birden hücre kapısına baktı ve benden olabildiğince uzaklaşmaya çalıştı. Onu mecburen bıraktığımda dizlerini kendine çekip kitabını dizleri üzerine koydu. Benden yüzünü çevirdi. Endişeden nefes nefese kaldığını anlayabiliyordum.

"Sakin ol," dedim. "Herkes dışarıda şimdi, koğuşta birkaç kişi var. Onlar da üst katta."

"D-dikkat etmeliyiz. Burası çok tehlikeli."

Tedirgin olmasına dayanamayıp onu rahatlatmak için gülümsedim. "Sorun yok... Ama ben sanırım alınmaya başlıyorum."

İri mavi gözleriyle bana baktı. "Ama... niçin?"

"Ara vaktinde olmamıza rağmen yanıma gelmeyip kitap okuyorsun, yoksa benden yine mi kaçıyorsun, hm?"

Endişeyle bana yaslanırken güzel gözleri neredeyse gözlerimi korku içinde delip geçecekti. "Hayır... Senden asla kaçmam! Sen benim için çok önemlisin, Harry. Bunu nasıl yaparım ki? Sadece... Kitap çok sürükleyiciydi. Üzgünüm, Harry. Seninle olmayı seviyorum."

Fighter's Feelings | Larry ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin