8. Öpücük

516 79 50
                                    

Double update yaptım, bir önceki bölüme bakmayı ihmal etmeyinizz

Ertesi gün hava alma saatinde, huzursuzca önümdeki ikiliye bakıyordum: Louis ve Gardiyan Woody.

Woody ellerini arkasında birleştirip bir şeyler derken, Louis masumane bir tebessüm ediyor ve ara sıra kıkırdıyordu. O güzel ve nahif tınıyı yakından duyabildiğim için kendimi şanslı saysam bile, kırklarında olan bir adamın Louis'yle kurduğu yakınlıktan hiç hoşlanmamıştım. Ama...

Bana neydi ki?

Louis benim neyimdi sanki? Ben yanına gitmediğim müddetçe benimle konuşmadığı için, koğuş arkadaşı olup olmadığımızdan bile emin değildim. Belki de Louis için, sadece faresini arayan ve arada sırada kendisine sütlü çay ikram eden biriydim?

Peki ya bana attığı kaçamak bakışlar, utangaç gülüşleri, bana verdiği minik öpücük?...

Çattığım kaşlarımla sağ elimi sol göğsüme koydum. İstemsizce kalbime baskı uygularken, neden kırgın hissettiğimi anlayamıyordum. Woody'le kurduğu yakınlık mı beni böyle etkilemişti? Onların dostluğunu mu kıskanmıştım? Yoksa... Hayır hayır, başka bir şey yok.

"İngiliz olduğunu bilmesem neredeyse bir Türk olduğuna inanırdım."

Çatık olan kaşlarımla anlamadan Otis'e döndüğümde, sırıtarak bana bakan gözlerine doğru, "Hı?" diye bir ses çıkardım.

"Onlar da elini kalbine götürerek selam verir de, ondan..." dedi. Otis Afrikalı göçmen bir aileden gelmişti. "Afrika'ya çok gelirlerdi, oradan biliyorum."

Bakışlarımı indirip elime bakınca, anlamsızca sol göğsümde bekleyen elimi çekip cebime yerleştirdim. Hiçbir şey demeden bu ikiliye bakmaya devam ettiğim sırada, Woody onun yanından ayrılıp avludaki nöbetine ağır adımlarla devam etti.

Sonrasında Otis'in kulağıma eğildiğini fark ettim. Göz ucuyla ona bakmaya çalışırken, "Korkma," dedi keyifle.

"Hı?"

"Louis ve Woody, amca-yeğen ilişkisi içindeler. Ötesi olmadı. Bana kalırsa hiç olmaz. Woody evli ve üç çocuklu da..."

Sırıtarak geriye çekildiğinde, ben de sırıtışıma engel olamadan kendime çeki düzen vermeye çalıştım ama mümkün olmuyordu. Sikeyim ya... İçim rahatlamıştı!

Ama...

Boğazımı temizleyerek tekrar ultra hissiz suratımı takındım. "Bana ne ki?"

Birden güldüğünde, içine çektiği dumanla birlikte öksürerek beni de güldürdü. "İstemem yan cebime koy, ha? Dostum... Ondan hoşlandığını itiraf et de, sen de kurtul biz de kurtulalım!"

"Ne hoşlanması oğlum!" diye çıkıştım birdenbire. Dünkü gibi gerilmiş ve kalbim hızlanmıştı. "Yok öyle bir şey."

"Ha, ilgini hatunlar çekiyo yani?"

Sustum.

"Nasıl tipten hoşlanırsın? Avuca gelsin mi istersin yoksa biraz daha yumuşak olanından mı?"

Yine susup boş boş ona baktığımda, derin bir nefes vererek sigarasını dudakları kenarına yerleştirdi.

"Eh, ne diyeyim," dedi. "Ben de senin ondan hoşlandığını falan düşündüm. Ne zaman baksak gözlerin üzerinde."

Yine sustum. Buna da diyecek bir şeyim yoktu. Kendimden emin değilken başkasına nasıl cevap verebilirdim ki? Sessizlik, belirsizliğin en iyi cevabıydı.

O sırada avluda bir yaygara koptu. İlk başta ses oldukça yüksek ve endişe vericiydi, kimin ses yaptığını anlayamamıştım. Sonrasında insanların baktığı yere bakarak, Cyrus'ın, grubundaki bir arkadaşına yumruk attığını fark ettim. Adam burnunu tutarak acı içinde yerde kıvrandığından, burnunun fazlasıyla zarar gördüğünden emin oldum. Cyrus'ı yaka paça gardiyanlar götürürken, Louis'ye takıldı gözlerim. Kitabına sarılmış, şaşkınca ardından bakıyordu.

Fighter's Feelings | Larry ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin