"Ben odama geçiyorum canım." Kaan'ın yanağına bir öpücük kondurup ayaklandığımda başını olumlu anlamda salladı. "Tamamdır, bir şey istersen seslen."

"Çok geçe kalma." Beni onaylar bir mırıltı çıkarttığında odama girip kapıyı kapattım. İlk iş telefonumun sesini açıp şarja taktım. Yatağa girdiğimde üzerime örtü örtüp cenin pozisyonu aldığımda bu ağrının bir an önce geçmesinden başka bir isteğim yoktu...

------------

Uyku ile uyanıklık arasındaki o ince çizgide olduğumu hissederken duyduğum rahatsız edici ses ile kaşlarım çatıldı. Sesin dışarıdan geldiğini düşünerek tekrardan o derin uykuya dalmak için başımı yastığa gömsem de en sonunda gelen sesin çalan telefonuma ait olduğunu anlayarak yattığım yerden fırladım. Bir gözüm açık, diğer kapalı haldeyken şarja takılı olan telefonumu alıp arayan kişiyi görür görmez telefonu açtım.

"Yüzbaşı İzgi Adar Ankara. Emret Komutanım!" Esnememek için kendimi sıkarken sesimi gür çıkartmak için büyük bir savaş vermiştim.

"Yüzbaşı timini toparla görev var! Hakkari'ye gidiyorsunuz ve uzun süreli hazırlık yapın. Anlaşıldı mı?"

"Anlaşıldı Komutanım!" Derken bir yandan da odamdan çıkmış Kaan'ın odasının önüne gelmiştim.

"1 Saat içerisinde hepinizi toplantı salonunda göreceğim."

"Emredersiniz K-" Telefon yüzüme kapandığı anda Kaan'ın kapısını yumruklamaya başlamıştım. "Kaan kalk hemen!" odasının kapısını açan Kaan'ın uykusu açılmış gibi görünüyordu.

"Ne oluyor?"

"Görev var. Hakkari'ye gidiyoruz ve uzun zamanlı olacak yarım saate askeriyede olmamız gerek." Kaan beni onaylayıp koşar adımlarla mutfağa giderken ben de timi konferans aramasına almıştım.

Herkes telefonu açtığında onlara görev olduğunu ve yarım saatleri olduğunu söyleyip telefonu kapattıktan sonra koşar adımlarla odama gittim. Ne olur ne olmaz aniden gelen görevler için hazırladığım çantayı açıp içerisine kısa bir göz gezdirdim. İçerisinde uzun sürede bana lazım olabilecek kıyafet ve benzeri çoğu şey varken yatağımın yanındaki komodinin alt çekmecesinden aldığım ped paketini ve ağrı kesici kutusunu çantama attım. Üzerime hızlıca askeri üniformamı giyindikten sonra saçımı sıkı bir topuz yapıp spreyle sabitledim. Çantama gerekli olan birkaç şeyi daha koyup odadan çıktığımda Kaan'ın seslenişini duydum.

"İzgi Makinedeki kahveyi termoslara doldursana." Dumanı tüten kahveleri çıkarttığım termoslara doldurduktan sonra buzdolabında duran hazır sandviç paketlerini aldım. Kaan da birkaç dakika içerisinde hazır bir şekilde odadan çıktığında komodinin üzerinde duran silahımı belime takıp kapının önüne geldiğimde Kaan'a yönelik konuştum.

"Kaan çantanı bana ver. Anahtarı alıp arabaya iniyorum ben. Sen de termosları alıp gelirsin. Mutfak dışındaki tüm şartelleri indir. Albay uzun süreli olacak dedi."

"Kaan elindeki sırt çantasını bana uzatırken derin bir nefes aldı. "Tamamdır geliyorum ben 5 dakikaya." Arabanın anahtarını alıp evden çıktığımda asansöre bindim. Normalde asansöre pek binmediğim için garip hissetsem de umursamadım. Asansör otopa1rkın olduğu kata indiğinde Kaan'ın arabasına doğru ilerlerken biraz ötede farları açık olan arabayı gördüğümde yüzümde oluşan gülümsemeyle elimdeki çantaları bagaja koyduktan sonra arabanın kaputuna yaslandım.

O sırada arabanın farları kapanmış ve arabadan Savaş inmişti. Yüzündeki tebessümle bana doğru yürürken yerimde dikleştim.

"Yüzbaşım, hayırdır bu saatte."

GİRİFTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin