Minseok bir anlığına rahat olsa da, tekrar eski ciddi Minseok oluvermişti. "Pikniğe gelince bizim yazlığa gidebiliriz. Ormanlık alanda sadece bizim ev. Etraf sessiz olur, rahat ederiz. Akarsu da var. İsterseniz bugün geceyi de orada geçirebiliriz."

Biraz önce didişen iki sersem, Minseok'un piknik yeri bulması ile tartışmalarını unutup sevinçten birbirlerine sarılmışlardı. "Tamam o zaman, anlaştık."

Min Ah, eline telefonunu alıp "Ben o zaman Haneul'ı arayıp haber vereyim."

Minseok, şaşkınca Min Ah'a sordu. "Sahi, Haneul nereye gitti?"

Min Ah, elinde telefon ile odadan çıkmıştı. Sorusunu Mark cevaplamıştı. Fakat konuşurken hiçte mutlu görünmüyordu. "Joon ile konuşacakmış, yukarı gitti." Minseok kaşlarını 'Hmm' dercesine oynattı.

*          *          *          *

Haneul, caddenin karşısından kendisine doğru gelen çocuğa gülümseyerek baktı. Joon arabaların nadir geçtiği yoldan, karşıya geçti. Kendisine gülümseyen kıza selam verdi.

"Benimle ne konuşmak istiyordun?"

Joon, elini ensesine götürdü. Suratında utanmış bir ifade vardı. "Aslında... önemli bir konu yok. Sadece seni görmek istediğim için bahane uydurdum." Joon elini ensesinden çekti ve ekledi. "Önemli bir işin yoktu, değil mi? Yoksa böldüm mü?"

Haneul, gülümseyerek konuştu. "Hayır, zaten biz de mola vermiştik." 

"Ah, öyle mi? Sevindim. Bu arada bugün boş musun?"

"Ah, bugün. Biz pikniğe gideceğiz. Fakat daha nereye gideceğimizi kararlaştırmadık."

"Ah, öyle mi? Bizim-"

Pratik binasından gürültüyle gelen kız, Joon'un lafını tamamlamasını engellemişti. "Haneul."

Haneul, adının sesnelimesiyle arkasına baktı. Min Ah, Joon ve Haneul'ın yanına gelip durdu. Genç ve uzun boylu çocuğa kafasını hafif eğerek selam verdi. Joon da kendisine verilen selama karşılık verdi. Min Ah tekrar Haneul'a bakarak konuştu. "Piknik yerini ayarladık."

"Ee nereye gidiyoruz?"

"Minseok'un yazlığına gidiyoruz. Tam bizim aradığımız gibi bir yer."

"Sevindim." Haneul, Joon'a bakım konuşmaya devam etti. "Sen biraz önce ne söylüyordun?"

"Hiç, sadece.." 

Haneul, Joon'a bir anda beklenmedik bir soru sormuştu. "Sende bizimle gelmek ister misin? Tabi eğer meşgul değilsen."

"Ah, teklifin için teşekkür ederim fakat akşam bir randevum olduğu aklıma geldi. Kusura bakmayın."

Haneul, teklifini reddedeceğini düşünmemişti, hemde randevusu olma bahanesiyle. "Peki, öyleyse." Kolundaki saate baktı ve ekledi. "Bizim gitmemiz gerekiyor, molamız bitti."

"Peki, görüşürüz." Joon'un arkalarını dönüp yürümeye başlayan gülümseyerek kızlara el salladı. Kızlar, binadan içeriye girince yüzündeki gülümseme solmuştu. Mutsuzluk ifadesi değildi, hissiz bir ifade gibiydi. Joon, cebinden telefonunu çıkardı. Hızla aramada ilk kayıtlı kişiye mesaj gönderdi. #Bugün yazlıkta buluşalım. Halletmemiz gereken bir mesele var.# 

Joon telefonunu geri cebine koyup arkasını döndü. Araba gelip gelmediğine baktı. Yol boş olunca karşıdan karşıya geçti. Kafeden içeriye girdi. Jongin'in olduğu yere baktı. Masanın üzerini siliyordu. Joon, Jongin'in olduğu yere doğru ilerledi. "Ah, Haneul pikniğe beni de davet etti." 

Bad Luck [EXO Fanfic]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin