"İyi geceler Manolya. Umarım Enis ve sen rahat uyursunuz." diyerek telefonu suratına kapattım.

Bu sefer sinirlenmeyecektim, daha mantıklı ve planlı hareket edecektim.

Bana ihanet etmeyen bir Can kalmıştı galiba. Ve ondan gelecek darbe bende ki yıkımın etkisini daha çok arttıracaktı.

Saat 23 sularıydı. Manolya'nın merak içinde kaldığı şu bilekliğe bakmam gerekti. Bu yüzden masaya geçip bayağı bir efor sarf ettikten sonra şarjla çalıştığının ve şarjının bittiğini farkettim. Şarj ucunun powerbank şarjım ile aynı olduğunu farkedince hemen taktım ve küçük bir ışık belirince biraz şarjda kalmasına izin verdim. Bilgisayarımı kucağıma alıp koltuğa geçtim ve açtıktan sonra altı haneli şifremi tuşladım. Barlas'ın dosyalarının ekleri bilgisayarımda bulunduğu için açıp tekrardan inceleyecektim. Bugüne kadar kimseye dosya kaptırmadıysam şimdi de kaptırmayacaktım. Belki dosyada gözden kaçırdığım bir ayrıntı olabilirdi. Dosyayı açarken Ekin yattığı pozisyonun zıt halini alınca bakışlarım ona çevrildi. Uyanmadan tekrar derin nefes alışları başlamıştı.

Kendini öyle bir şekilde gizlemişti ki geçmişine dair bile herhangi bir iz yoktu.

Elimle şakaklarımı ovalarken telefonuma bir bildirim düştü.

Enis Koralp: Özür dilerim her şey için.

Enis Koralp: Korktum o adama kapılmandan, hepsi bu.

Enis Koralp: Manolya dosyanı elinden almak için amirin peşinde pervane oldu nedenini anlamadım.

Enis Koralp: Ama ben seninle çalışacağım, ne olursan olsun. Sen istemesen bile.

Enis Koralp: İyi geceler güzelim.

Art arda gelen mesajları açarak hepsini okudum fakat cevap vermediğimden dolayı görüldü olarak kalmıştı. İnsanların dengesiz ve garip tutumları beni de değiştiriyordu.

Aslında değiştirmiyordu, onlara göre ben değişiyordum.

Kalbimin olduğunu çok çabucak unutan insanlarla etrafım doluydu. Bu his içimi yakıp kavuracak türdendi. Evet polis olabilirdim ama bu demek değildi ki, her seferinde yüzüme sert bir tokatın inmesi gerektiğini. Duygularımın hiçe sayılarak "sen güçlüsün, mesleğinin hakkını vermen için her şeye alışmalısın, ilgi bekleme, sevgi bekleme, hislerini örtbas et." yapılan muamelelerden ibaret olduğunu farkettim. Ve bu farkındalığın bilincine varınca yumruk yaptığım elimi masaya çarptım.

"Sikeyim." Diye ortaya bir küfür salladıktan sonra sıcaktan yandığımı hissettim ve saçlarımı geriye doğru attım. Ekin'in varlığını unutmuş olacağım ki gözlerim bir an onun uyuduğu koltuğa çevrildi ama hala uyanmamıştı. Dikkatimi dağıtan şey az önce şarja koyduğum bileklikte ki sesti.

"Konumunuz alınıyor. Merkez üssüne uzaklığınızın tahmini mesafesi 57 kilometredir. Kalp atış hızınızı 135 bpm olarak algıladım. Bu gibi du-" Konuşmasına daha fazla fırsat vermeden dijital olduğu için dokunarak kapattım. Yanlış mı yapıyordum bilmiyordum. Manolya'nın bana olan tavırları karşısında bir açık aramaya başlamıştım. Kendimi suçlu hissettiğim için kalp atışlarım hızlanarak kuş gibi yükseklere uçmuştu. Ama aklıma bir kısım takılmıştı. Benim evim Manolya'nın evine tahminen en fazla sekiz kilometre uzaklıktaydı. Bileklikteki asistanın bahsettiği mesafenin merkezi neresiydi? Bu durum kafamı fazla kurcaladığı için çok sevgili arkadaşım Manolya'nın bilekliği biraz daha bende duracaktı. Her ne kadar yaptığım şeyin pişmanlığını yaşayacak olsam da.

KALP ZANLISI जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें