4. Bölüm

146 110 47
                                    

ÖNCELİKLE HEPİMİZE GEÇMİŞ OLSUN, YARALARIMIZI BİRLİKTE SARACAĞIZ. İYİ OKUMALAR, SATIR ARASI YORUMLARINIZI BEKLİYORUM!🖤🥂

Acı...
Tarifi olmayan, kelimelerin bulunamadığı, boşluk hissi bulunduran o duygu seli.

Kalbiniz acır ya hani. Boğazınızın tam ortasına oturan yumrudan bilirsiniz, nefesinizin daraldığını, göğüs kafesinizin yırtıldığını...
Sayısız türde acı çeşidi vardır. Benimkisi ise kardeşim dediğim insanın kalbinin durmasıydı, durdurulmasıydı.

"Hakkınızı helal ediyor musunuz?" İmam üçüncü kez sorduğu soruya da hep bir ağızdan evet cevabını bulunca cenaze namazını kıldırdı. Tabi bizde Manolya ile birlikte birbirimize sarılmış, hıçkırıklarla ağlıyorduk.

Şeref'i defnediyorlardı. O soğuk toprağın altına iki gün önce bana saçma saçma espriler yapan yirmi beş yaşında ki çocuk girecekti. Üşürdü o orda. Hayat onu bizden çok erken koparmıştı.

Defin işlemleri tamamlandıktan sonra toprağın üzerine renk renk, çeşit çeşit çiçekler atıldı. Onun hep ilgisini çeken, görünce durup seyrettiği mavi begonyalardan almıştım. Bir erkeğe çiçek sadece cenazesinde geliyordu sanırım. Bunları ona hayattayken veremediğim için kendimi suçlu hissediyordum.

Herkes dağılmıştı. Sadece bizim ekip vardı. Mezar taşına ve toprağına bakıp iç çekiyorduk. Gözlerimin altı tanınmayacak hale gelmişti.

"O benim yüzümden hayatta değil." Can'ın düz ve soğuk sesiyle irkildim.

"Hayır senin yüzünden ölmedi. Yine o çatışma çıkacaktı her türlü ve onun başına değil bizim başımıza da gelebilirdi. Ama Şeref, bu operasyona kurban gitti." Dedi Enis.

"Senin daha bir sürü zamanın vardı, neden öldün neden?" Manolya bilincini kaybetmiş bir şekilde bağırıyordu.

"Manolya kendine gel. O bizi böyle tükenmiş halde görmek istemezdi." Enis bunları söylerken Manolya'nın gözyaşlarını baş parmağıyla yavaşça siliyordu.

"Haklısın o bizi böyle görmek istemezdi. Kalkın gidiyoruz." Dedim.

"Nereye?" Dediler hepsi bir ağızdan.

"Elimizde otopsi raporu olmayabilir. Yakını olduğumuz için bunu araştırmamız da engellenebilir. Ama kimin vurduğunu ve patronunun kim olduğunu bildiğimiz bu işi çözmemize yardımcı olur. İntikamı tabiki alınacak. Elimiz kolumuz bağlı yasımızı tutmayacağız." Dedim.

"Dediklerine hak veriyorum Carly." Dedi Enis ve bana sarıldı. Biraz daha orada kalıp sessizce oturduktan sonra herkes büronun arabasına bindi ve Can bizi evlerimize bıraktı.

Eve geldim ve masanın üzerindeki tabağın içinde olan kurabiyelere uzunca baktım. Ona bir tane bile vermemiştim, acele etmiştik. Onu ölüme götürmek için acele etmiştik...

Ani bir baş ağrısı ve gelen öfkeyle tabağı tuttuğum gibi duvara fırlattım. Cam kırıkları ve ufalan kurabiyeler yerde birbiriyle bütünleşti. Zeus patileriyle koşar şekilde mutfağa daldı. Bacaklarımı birbirine geçirmiş yerde oturuyordum, ellerim başımın iki yanına sabitlenmiş ve dirseklerim bacaklarımdan destek alıyordu.

KALP ZANLISI Where stories live. Discover now