16

3.9K 330 102
                                    


Gerinerek yatağımdan kalkıp çalan alarmımı kapattım. Çok yorgun hissediyordum ama bu tatlı bir yorgunluktu. Çünkü dün gece geç saatlere kadar ders çalışmış eksiklerimi kapatmak için uğraşmıştım. Derslerim gittikçe daha iyi bir hale geliyordu. Bunda geçen yıllarda ne olursa olsun pes etmeyip çabalamamın etkisi yadsınamazdı.

Telefonu tekrardan yandaki komodine koyup ayaklandım. Bu iki haftalık süreçte Pars'la aldığımız mobilyalar gelmişti. Odamın o çıplak görüntüsü gitmiş yerine bir canlılık gelmişti. Ofisten çoğu kitabımı getirmiş çalışma masama yerleştirmiştim. Hemen yanında da aldığımız kitaplığa evden getirdiğim okuma kitaplarımı koymuştum.

Burada yaşamaya inanılmaz derecede hızlı alışmış eski evimi aramaz hale gelmiştim. Özellikle ailemi beklediğimden daha çabuk hayatımdan çıkarabilmiştim. Tabi normal zamanda da neredeyse onlardan ayrı yaşıyordum. Bu yüzden pek bir şey değişmemişti hayatımda. Sadece daha özgürdüm şimdi.

Bu geçtiğimiz iki haftada beni arayıp sormamışlardı. En azından biz Pars'la beklemiştik. Henüz reşit olmadığım için küçük bir telefonlarına bakıyordu her şey. Sonra bum, polisler beni alıp geri eski evime götürürlerdi. Ve ben orada hapis hayatıma geri dönerdim. Ama böyle bir şey olmamıştı. Bu da bizi rahatlatmıştı.

Eh, bugünden sonra da böyle bir şey yapamazlardı. Çünkü bugün 18 yaşıma giriyordum. Bir zamanlar hevesle beklerdim bu günü. 18 yaşıma hep arkadaşlarımla büyük bir parti yaparak girmeyi hayal ederdim. Sonuna kadar eğlendiğim ve büyüdüğümü hissettiğim bir gün olmasını dilerdim. Ama şu an pek bir şey hissetmiyordum. Aksine üstümde büyük bir hüzün vardı. Sanırım gerçeklerin yüzüme sert bir şekilde çarpmasından kaynaklanıyordu.

Düşüncelerimi bir kenara bırakıp hazırlanmaya başladım. Bugün öğlene kadar şirkette duracak sonrasında eve gelip tatil yapacaktık. Pars bugünlük bize izin vermişti. Ama son dakika bir sıkıntı olduğu için gitmek zorunda kalmıştı. Ben de evde yalnız kalmak istemediğim için ona eşlik edecektim.

Bu sıralar işlerinde bu tür sıkıntılar olmaya başlamıştı. Yaptığı güvenlik duvarları birkaç gün içinde hızlıca yıkılıyordu. Bu yüzden çalışanlarından şüphelenmeye başlamıştı. Çünkü kullandığı kodların çoğunu kendisi yazmıştı. O ve çalışanlarından başka kimse bu kadar hızlı çözemezdi.

İşte bu yüzden bu sıralar Pars daha fazla çalışıyordu. Yıkılan kodları tek başına tekrardan yazıyordu. Aynı zamanda da şirketteki köstebeği araştırıyordu. Elimden geldiğince ona yardımcı olmaya çalışsam da pek bir şey yapamıyordum.

Hazırlanıp salona geçtiğimde Pars'ı her zamanki gibi bilgisayar başında buldum.

"Günaydın." Kafasını kaldırıp bana baktığında gözlerinin içinin kanlandığını gördüm. Ne yani? Hiç uyumamış mıydı?

"Günaydın." diye cevap verdi boğuk sesiyle. "Sen uyumadın mı? Akşam aynı anda yatmıştık güya. İnanmıyorum sana ya." diye söylenmeye başlamıştım ki yüzünde küçük bir gülümsemeyle bilgisayarı yan tarafına koyup eliyle bacağına pat patladı.

Ne istediğini anlayıp yan bir şekilde bacağına oturdum. Pars'la geçirdiğim süre zarfında ona olukça alışmıştım. Ona karşı olan çekingen Emir gitmiş yerine şımarık, ilgi isteyen bir Emir gelmişti. Ben bile bu hallerim karşısında şaşırıyordum. Ama Pars sanki başından beri öyleymişim gibi hiç yadırgamadan benimle ilgileniyordu. Onun bu sakinliği ve olgunluğu beni benden alıyordu. Her geçen gün ona daha da bağlanıyor, onsuz bir hayat düşünemiyordum.

"Doğum günün kutlu olsun güzelim. Nice mutlu yaşlara. Umarım bu güzel gülümsemen yüzünden hiç eksik olmaz."

Söyledikleri karşısında biraz utanmıştım. Ona olan duygularımı bildiğini tahmin ediyordum. O yüzden bu gibi durumlarda ona karşı olan ümitlerimi yeşertiyordu. O yüzden bir an önce buna netlik getirmeliydim.

"Teşekkür ederim Pars." Bir yandan konuşup bir yandan da kollarımı onun boynuna dolamıştım. O da kollarına bana sarıp boynuma derin bir öpücük bıraktı. Ben de yavaşça geri çekilip onun yanağına sulu bir öpücük bıraktıktan sonra sırıtmaya başladım.

Bu öpücüğüme karşılık her seferinde yüzünü buruşturarak garip şekillere sokuyordu. Ve çok komik görünüyordu. Kıkırdayarak yanağını silmesini izledim.

"Yaramaz kedi. Ceza sana koş kahvaltıyı hazırla bizim için." diye söylendi benim halime bakıp. Kucağından kalkıp onun önünde durdum. "Tamam hazırlarım." deyip hızlıca yanağına bir sulu öpücük daha bıraktım. Arkamı dönüp kaçamadan beni yakalayıp dizine yatırdı.

"Demek cezan seni kesmedi. O halde bakalım buna ne diyeceksin?" deyip kalçama çok hızlı olmayacak şekilde vurdu. Yaptığı şey karşısında ağzımdan bir şok nidası fırladı. Ardından elimi kalçama götürüp acıyla ovdum.

"Bir daha yapacak mısın?" diye sordu benim halime bakıp.

"Evet. Yüzünün şekli çok komik oluyor."

Cevabıma karşılık bir daha vurdu. Bu kez biraz daha sert vurmuştu. Bu kez hazırlıklı olduğum için acıyla karışık küçük bir haz hissettiğim.

"Emin misin?"

"Hımhımm."

Bir kez daha vurduğunda zevkle inledim. Sanırım o acıyla inlediğimi düşünmüş olacak ki vurduğu yeri ovuşturup "Son kararın mı?" diye sordu. Tam 'evet' diyecekken ne yaptığımı fark ettim. Yaptığı şeyden deli gibi zevk almıştım. Bunu devam ettirebilirdim ama onun haberi olmadan bu şekilde yapmak olmazdı. Yaptığım şeyden utanarak hemen dizinden kalkmak için hareketlendim.

"Hayır yapmayacağım. Lütfen sal beni." Bir anda bu şekilde tepki vermeme şaşırmış bir şekilde beni bıraktı. Utanç içinde ayağa kalktım. Kızaran yanaklarımı görmesin diye kafamı yere eğip hızlıca mutfağa koştum.

Bu bölüm biraz kısa oldu tam olarak zaman ayıramadım. Çarşambaya 3 tane diş teslimim var. Biraz onu yetiştirmeye çalışıyorum. 

Yarınki bölümde telafi edeceğimmm 

~Ayça

24.02.24

KEDİCİK "GAY - MPREG"Where stories live. Discover now