3-MEKTUP VE BİLİNMEZLİK

Start from the beginning
                                    

"Kim hak eder? Ben istemiyorum. Nankörlük yapacağım hiç bir şeyi istemiyorum. Bana dokunma." dememe rağmen zayıf bedenimi oldukça kolay bir şekilde sırt üstü çevirdi. Daha sonra elinde getirdiği şeylerle bir şeyler yapmaya başladı.

"Bana dokunma dedim!" her ne kadar kaçıp gitmek istesem de yapamıyordum. Bir süre sonra kaymaya başlayan göz bebeklerim bana olası döngüyü hatırlattı.

Biliyordum. Uyandığımda kendimi o odada beni izleyen mavi gözleri altında bulacaktım.

Aklıma gelen anılarla dişlerimi sertçe sıktım.

"Biray korkma lütfen. Biz varken sana kimse bir şey yapamaz." diyen ses ile ona döndüm. Onlara nasıl güvenirdim hiç bilmiyordum.

"Hadi şimdi sana bulduklarımı giy." dedi ve önüme bir yığın kıyafet koydu.

"Ben dışarıda beklerken lütfen giyin." dedi ve dışarı çıktı. O esnada bakışlarımı bulunduğumuz yerde gezdirdim.

Beyaz çarşaflı benim bunca sene yattığımın aksine yumuşacık görünümlü yataklar vardı ve aralarında demirlere asılmış beyaz perdeler vardı. Bu sanırım Pelin Öğretmenin anlattığı hastaneydi. Ama tam bilememiştim.

Üzerimdeki kıyafetleri çıkartırken sıkıca dudaklarımı birbirine bastırdım. Sırtım acısa da derin bir nefes aldım. Siyah ceketi elime alırken cebindekiler düşmesin diye dikkatli bir şekilde kenara koydum. daha sonra ise eteklerinden tuttuğum beyaz elbiseyi çıkardım üzerimden. O esnada gözüme takılan ayrıntı ile gözlerim kocaman açıldı. Elbisemin sırt kısmında kan lekesi vardı. Hızla acımasını umursamadan elimi arkaya attım. Elime sargının üzerinden bulaşan kanı hissettiğimde ise bir an ne yapacağımı şaşırdım.

Ne yapacaktım şimdi ben?

Hızla bakışlarımı etrafta dolaştı. eğer burası bir hastaneyse burada bir şeyler olması gerekirdi değil mi?

Bir anda bacaklarımın çıplak olduğunu hatırladım ve hızla morluklarımla bakıştım. Koşup Nihan ablanın bana verdiği kıyafet yığınını karıştırırken elime gelen şey bir pantolondu. Ben pantolon giymezdim ama.

Düşünecek vaktim yoktu. hızla üzerime geçirdim ve bakışlarımı etrafta gezdirmeye başladım. az ilerde bir masanın yanında duran dolaba ilerledim. kapağını açıp içeride bir şeyle bulmayı ümit ederken gözüme çarpan ilk sargı bezini aldım ve hızlı hareketlerle yapabildiğim kadarı ile sırtıma yapıştırmaya çalıştım. Pek düzgün olmamıştı ama beni idare ederdi. Sanırım yaram bu gün kendimi çok yorduğum için kanamıştı.

Tekrar kıyafet yığının başına döndüm. Üzerime giymem için verilen siyah bir kazaktı. Biraz fazla büyük olmuştu fakat siyah olduğu için önemseyemezdim.

"Biray, hazırlanmadın mı?" diyen Nihan ablanın sesini duyduğumda hızla kenara koyduğum ceketimi de aldım. üzerime geçirirken seslendim.

"B-ben giyindim, g-gelebilirsiniz." hızla beyaz elbisemi toparladım ve çarşaf çantamın içine koydum. Çantam da benimle birlikte çamura bulanmıştı. O sırada da içeri Nihan Abla girdi.

"Gel seni bir lavaboya götüreyim. " dediğinde tek yaptığım şey beni buraya getirirken de yaptığım gibi kafamı sallamak oldu. O önde giderken ben de peşinden gidiyordum. başımı yerden kaldırmıyordum fakat yanımdan geçen insanların ayaklarını görüyordum. Kalbim sanki acıyormuş gibi atıyordu. Onun beni bulabilecek olmasının korkusu kalbimi acıtıyordu.

Derin bir nefes alarak elimi kalbimin üstüne koydum ve yürümeye devam ettim. Bana ilerde bir yeri eliyle göstererek durdu Nihan Abla.

"Orası lavabo. İşini hallet buradan karakola geçeceğiz." dediğinde başımı korkuyla yüzüne çevirdim."

AY'IN ŞAFAĞIWhere stories live. Discover now