1 🐿️

1.8K 198 285
                                    

Elimi sertçe duvara yaslayarak onu duvarla aramda sıkıştırmış olmanın verdiği öz güvenle gülümsedim

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.

Elimi sertçe duvara yaslayarak onu duvarla aramda sıkıştırmış olmanın verdiği öz güvenle gülümsedim. Ondan iki-üç santim kısa olsam yüksek tabanlı spor ayakkabıları aramızdaki farkı iyice ortaya çıkarıyor ve bana yukarıdan bıkkınlık eşliğinde bakmasını sağlıyordu.

Sıkıntılı bir nefes verdiğinde dudaklarıma çarpan hafif esinti kalp atışlarımı hızlandırmaya yetmişti.

"Çekil şuradan."

Dudaklarımı büzerek kafamı yana eğdim, "Niye? Acelen mi var?"

"Var! Zil çalmak üzere."

"İki dakika gecikmekten zarar gelmez."

"Kendi adına konuş." sinirle oflayıp yuvarlak gözlüklerini düzeltti, "Herkes senin gibi kafasına göre takılamıyor bu okulda. Annen okula tonla bağış yaptığı için burayı kendi mekanın gibi kullanıyorsun. Ama beni rahat bırak, ben senin oyuncaklarından biri değilim."

"Sana oyuncak muamelesi yaptığımı kim söyledi?" elimi formasının yakasına götürüp oynamaya başladım, "Jisung... Eğer bir oyuncak olsaydın, koleksiyonun en değerli parçası olurdun."

Sinirle elimi itti, "Kes sesini Shin-yeol! Benden uzak dur, son kez uyarıyorum." bu son kez uyarıyorum lafını günde yirmi kez duyuyorum herhalde.

Gitmek için sağa yöneldiğinde kolundan tutup durdurdum, "Bekle." sorgulayan bakışlar attı. Parmak uçlarımda yükseldim, "İzin ver."

Dudaklarının hemen kenarında bir öpücük bırakırken vücudunun kasıldığını hissediyordum. Bundan daha ilerisini yapmak için cesaretim vardı ama şimdilik onu daha fazla zorlamak istemiyordum çünkü daha önce yaptığımda hiç olmadığı kadar öfkelenmişti. Şimdi ise hala nefret etse alışmış gibiydi.

Geri çekildiğimde çatık kaşları ile bana bakıp sertçe çekti kolunu.

"Senden nefret ediyorum Shin-yeol." ve kalbimi bin parçaya bölen o cümleyi bir kez daha söyleyip sınıfa gitti.

Derin bir iç çekerek ben de sınıfa doğru ilerlemeye başladım. Ellerim ceketimin cebinde, dudaklarımda bir ıslık. Bayan Daye'den birkaç saniye önce girdim sınıfa. Ki geç kalsam da bu problem olmayacaktı.

Orta, ikinci sırada oturan Jisung'ın bir arkasındaki sırama geçtim. Normalde cam kenarı en ön sırayı her daim tapulu malım bilen ben; Jisung bu sınıfa geldikten sonra orayı hızlıca terk etmiştim. Bana kalsa onun yanında da oturabilirdim ama bu kadarına sessiz kalacağını zannetmiyorum.

Çenemi avucuma yaslayıp onu arkadan izlerken hayatımın en huzurlu dakikalarını geçiriyordum. Tabii Bayan Daye bu anı bölene kadar. Tahtadaki soruyu çözmem için beni seçtiğinde hızlıca kalkıp bir dakika içerisinde çözerek yerime döndüm ve Jisung'ı izlemeye kaldığım yerden devam ettim.

Bayan Daye'ye kızamazdım bunun için. Beni tahtaya kaldırması iyi oluyordu çünkü annemin okul müdürü tarafından saygı görmesinden dolayı sınavları torpille geçtiğim yargısı siliniyordu. Kendi başarımla yüksek notlar aldığımı bu şekilde kanıtlıyordum.

Brave and Nerd | Han JisungDonde viven las historias. Descúbrelo ahora