beş

752 61 31
                                    

• pedri •

gavi, tıpkı söylediği gibi alejandro'ya bir bahane sunup yemeğe gitmememizi sağlamıştı. gavi'nin benim evime geleceğini öğrenen alejandro sevinçten şekilden şekile girmiş, hiç önemi olmadığını söyleyerek başka zaman gideriz ayağına yatmıştı. sanki on dakika önce ortalığı ayağa kaldıran kendisi değilmiş gibi anında karar değiştirmesinin sebebi elbette gavi'yle benim yalnız kalacak olmamdı. benden daha hevesliydi. neyse ki yaptığı imaları gavi anlamıyordu. kısa bir konuşmadan sonra soyunma odasından çıkmıştık. ben çantamı alırken gavi'ye arabanın anahtarını vermiş, gitmesini söylemiştim.

şimdiyse ansu ve alejandro'dan akıl almak için onlarla konuşmaya çalışıyordum. ansu biraz ileri gitmemde sakınca olmadığını söylüyordu, alejandro ona katıldığını söylüyor ama işi uzatmadan itiraf etmemin daha iyi olacağını söylüyordu. nasıl itiraf edecektim? bana arkadaş gözüyle bakıyorsa, dediklerimden sonra aramız açılmaz mıydı? bu düşünceler kafamı kemiriyordu.

"gavi homofobik değil. sana karşı herhangi bir rahatsızlık belirtisi de göstermiyor. endişe duyman gereken başka bir şey mi var?" ansu'nun sorduğu soruya karşılık başımı, yaslandığım demir dolaptan ayırdım ve sıkıntıyla nefes verdim.

"bana arkadaş gözüyle bakıyor olduğu ihtimali çok yüksek. birden itiraf edersem benden uzaklaşır diye korkuyorum." birkaç dakikalık sessizlikten sonra ortamdaki sıkıntılı havayı bozan alejandro olmuştu.

"öyle düşünmüyorum." dediğinde bu kadar kısa kesmesine, bunun bir anlam ifade ettiğini düşünmesine kaşlarımı çatarak karşılık vermiştim. ona göre öyle düşünmüyordu, fakat bu sadece ona göreydi. başka bir şey ifade etmiyordu.

"öyle bakma sikik herif, bana güvenmeyi seç. gavi'nin en yakın olduğu kişi benim. dolayısıyla tavsiyesine uymanın senin yararına olduğu kişi de benim, çalıştır saksıyı." dedikten sonra gülmüştü. yemin ederim bu tavrına o kadar sinir oluyordum ki, uzanıp suratına bir tane geçirmeden edememiştim. beni ittirdikten sonra gözlerini devirdi.

"yardım ediyoruz yine de yaranamıyoruz."

"açık konuş yarrak kafalı." ansu sitemle söylediğinde alejandro derin bir nefes verdi. söylemek istemediği belliydi ve bu şeyin ne olduğunu deli gibi merak ediyordum.

"kardeşim rahatsız olmuyor diyorum işte. rahatsız olmuyorsa ne oluyordur? hoşuna gidiyordur. çocuk senden başkasına gülümsemiyor bile, sahada kafa göz adamlara dalıyor sana gelince yüzünde güller açıyor. bunu görmeyecek kadar kör ve salak olamazsın herhalde. illa ben mi söyleyeceğim?" arada bir yükselerek konuşmasını bitirdiğinde tekrar düşüncelere dalmıştım. haksız değildi, doğruyu söylüyordu. gavi saha içinde o kadar gergindi ki önüne gelene sataşıyor, çok sert davranıyordu. ama karıştığı herhangi bir olaydan bir saniye sonra karşısına ben çıktığımda bütün siniri uçuyor, yerine bambaşka bir gavi geliyordu. ben bunun sadece yakın arkadaş gibi olduğumuz için olduğunu zannetmiştim ve tıpkı alejandro'nun dediği gibi salak oluşumla yüzleşiyordum şu an.

"ulan alejandro, biliyordum sende bir şeyler olduğunu. ne diye kem küm ediyorsun günlerdir?" ansu gülerek söylediğinde alejandro omuz silkmişti.

"bu da mala bağladı, sabaha kadar böyle güler şimdi." bana ithafen söylediğinde sırtımı tamamen dolaptan ayırmış, ve banktan kalkmıştım. çantamı alırken ona döndüm ve gülerek konuşmaya başladım.

maybe, i'm afraid • pedri × gaviМесто, где живут истории. Откройте их для себя