1-ULAŞMASI ZOR CENNET

Start from the beginning
                                    

"Hadi başla. Zaten çok zayıfsın. Hasta olmandan çok korkuyorum." Dediğinde dediğini yapmaktan başka çarem olmadığını biliyordum. Zayıflığımın sebebi kendi değilmiş gibi konuşuyordu hep. Kasılmaktan sırtımdaki yara ağrırken yapacak bir şeyim olmadığından çatala uzandım. 

Çatalı titreyen elimle tuttum ve tabağımda bulunan et yemeğine çatalımı batırdım. O ise benimle beraber yemeye başlamıştı. Bir anda elimin titremesinin şiddetine dayanamayan çatal bir şangırtıyla tabağıma düştü. Ben korkuyla ona bakarken o gözlerini kapattı ve sinirli bir soluk çekti içine daha sonra ise gözlerini açtı ve gülümsedi.

Gülümsemesi ile korkum artmasına rağmen midem bulandı. O ki benim hayatımı karartan adamdı.. Gerçi hayat ne onu bile bilmiyordum.
Çatalıma hızla uzandı ve az önceki et yemeğine tekrar daldırdı, daha sonra ise ağzıma uzattığında korku dolu bakışlarım çatala düştü.
"Aç hadi ağzını." Dediğinde korkuyla birbirine kenetlenmiş çenemi zorla açtım ve dudaklarımı da araladım. O ise çatalı ağzıma doğru götürdü ve bana yedirdi. Bu halleri beni daha çok korkutuyordu çünkü normalde böyle değildi. Şimdiye kadar beni o odaya kolumdan tutup fırlatması, kapıyı üstüme kilitlemesi ve bir hafta sadece az önceki çorba gibi yemekler vermesi lazımdı. Nereden biliyordum? En son öyle olmuştu çünkü.

"Dediğim gibi bu gün hiç bir şey keyfimi bozamaz." Elindeki çatalı tabağının kenarına bıraktı.
Çatalı aldım ve yemek yemeye devam ettim titreyen ellerime rağmen.
"Biz, iki hafta sonra evleniyoruz." İlk anda üzerime bile alınmadım. Daha sonra ise bakışlarım keskin hatlara ev sahipliği yapan yüzünü buldu. Bana ciddiyetle ve mutlulukla bakan gözlerini gördüğümde ise içimde şaşkınlık, korku ve üzüntü aynı anda oldu. Bunların karışımı ise dehşet oluyordu sanırım.

Korkuyla bakarken engel olamadığım bir şekilde gözlerimi iyice açtım ve kafamı olumsuz anlamda iki yana salladım. Bana bakan yüz hatlarının gerilmesini ilk kez umursamadım. İlk kez ondan bu kadar kaçmak, bu kadar kurtulmak istedim. İlk kez yardım çığlıklarım zihnimi aştı ve dudaklarımdan
"Hayır!" Nidası ile döküldü. İlk kez kalbim bu kadar korkuyla çarptı. Ve ben ilk kez en korktuğum anda cesurlaştım.

Korkuyla hızla masadan kalktım ve beni yakalamasına fırsat vermeden koşarak salondan çıktım ve hızla yan tarafta bulunan lavaboya girdim. Bu size göre cesurluk olmayabilirdi ama benim asla yapmayacağım bir şeydi. Kapıyı kilitlerken korkuyla kalbim çarpmasına rağmen karşısına çıkıp deli gibi bağırarak ona hesap sormak istiyordum.

Evlilik nasıl bir şeydi hiç tanık olmamıştım fakat eğer evlenirsem onunla sonsuza kadar kalmak zorunda olduğumu biliyordum. Onu sevmek zorunda olduğumu biliyordum. Ben onu sevmek istemiyordum, ben onun eşi olmak istemiyordum, ben evlenip sonsuza kadar ona mahkum olmak da istemiyordum.

"Aç şu kapıyı! SANA AÇ DEDİM!" bağırışlarını duyunca korkuyla irkildim ve ne yapacağımı düşündüm.
Keşke öğretmenim o gün bana yardım edeceğini söylediğinde daha cesur olsaydım.
"Beni bu kapının durduracağını sanıyorsan çok yanılıyorsun. Bu kapıyı kırarım. Sana dedim ki aç şu kapıyı!"

Korkuyla banyoda ne yapacağımı düşünürken bir anda aynadaki aksimle göz göze geldik. Gözlerim kahverengiydi sanırım ama bal gibiydi de ve yaşlarla doluydu. Kimi yaşlar yüzümde asılı kalmıştı ve tenimi gıdıklıyordu. Siyah kısa saçlarım soğuk terlerim nedeniyle enseme ve alnıma yapışmıştı. Hastalıklı derecede zayıf olan vücudum ise son noktayı koyuyordu.

Zayıftım. Onun karşısında bir hiçtim. Beni ezip geçerdi.

"Sana kapıyı açman için son bir şans veriyorum. Eğer kendi rızanla açarsan sana bir şey yapmayacağım." Dediğinde artık cesaretimi toplayabildim ve titreyen ellerimle kapıyı açtım. Açtığım anda kapıyı içeri doğru itti ve burnuma çarpmasını hiç umursamadan hızla üstüme yürüdü ve sıkıca kolumdan tutarak beni hızla duvara doğru itti. Sırtım sertçe duvara çarptı. Acı dolu bir inleme dudaklarımın arasından kaçtı. Zaten sırtımda onun yakın zamanda açmış olduğu bir yara vardı.

AY'IN ŞAFAĞIWhere stories live. Discover now