3.BÖLÜM: GERÇEKLER ACITIR

14.7K 737 56
                                    

Merhaba,

Lütfen güzel yorum ve beğenilerinizi eksik etmeyin. Okumaktan çoook büyük keyif alıyorum. :)

Sizi seviyorum ♥

Bölüm şarkısı: Taylor Swift - Bad Blood


"Gerçekten, sen deli misin?" dedi Kerem şaşkınlık içerisinde Toprak'a bakarken. Bu kadın nasıl geri gelebileceğinden bu kadar emin olabiliyordu?

"Memnun oldum, deliyim." dedi Toprak acınası halini unutup şaka yapmaya çalışırken. Kerem sessizce gülümsese de her ikisinin de bunu kaldıracak güçte olmadıklarını biliyordu. Yapacağı başka bir şey kalmamıştı, eli kolu bağlı bu yolu da denemeliydi. Belli ki bu kızın da şu an bundan başka bir çaresi yoktu, iki çaresiz ve kader arkadaşı tesadüfi bir şekilde bir araya gelmişlerdi. Ya da Kerem öyle sanıyordu.

"Tamam." dedi Kerem, ardından devam etti. "Bence denemeye değer, ancak şartlarımı kabul edersen." dediğinde Toprak zaferle gülümsedi. Nihayet istediği olmuştu, annesinin katili Kerem avuçlarının içindeydi, başlangıçta her şey onun istediği gibi gözükecekti ve Toprak onunla bu yolculuğa çıkacak, sonunda ise tüm intikamını alacaktı.

"Anlaştık, her şeyi kabul ediyorum." dedi Toprak.

"Daha neler olduğunu dinlemedin."

"Söyledim ya, çaresizim ve başka şansım yok."

"Anlaştık, eğer senin içinde uygunsa yarın yola çıkalım mı?"

"Uygun, çıkalım." dedi Toprak. Onun için her şey uygundu, aylarca bu anı beklemişti, aylarca bu katil ile karşı karşıya geldiği anın planını yapmıştı. Belki kurduğu planda daha ilk günden değişiklik olmuştu ama bunu bilemezdi, şu andan itibaren tökezlemek yoktu çünkü düşmanına hiç olmadığı kadar yakın olacaktı.

"İstanbul'da arkadaşım var, beni evinde ağırlayacaktı sende gelirsin. O zaman sen eşyalarını toparla, bende bilet işini halledeyim. Bir saat sonra tekrar burada buluşalım." dedi Kerem.

"Tamam ancak bir saat yeterli değil sabah ezanında buluşalım."

"Tamamdır, o zaman görüşürüz." dedi Kerem. Toprak cevap vermeden asker selamı vererek gülümsedi ve yanından öylece ayrıldı. Söylenecek söz yoktu, nihayet hayalini kurduğu an gelmişti, intikamını almadan önce kurbanını daha iyi tanıyacak ve kalbine sızacaktı. Gecenin bir köründe yürürken ellerini göğsünde birleştirdi, hava bir sonbahar akşamına göre fazlasıyla soğuktu, üzerine çiy yağdığını hırkasının hafif nemlenmesinden anlamıştı. Sakin İzmir sokaklarına bakarak yürüdü, burada son gecesiydi ve belki de bir daha bu şehre asla geri dönemeyecekti. Çocukluğunu, anılarını, hayallerini ve en önemlisi annesini görebileceği tek yer olan mezarını da burada bırakıp gidecekti. Gözlerinden yaşlar damlarken olduğu yerde durdu ve derin bir nefes alarak elleriyle yüzünü kapattı.

Soğuk, karanlık ve sessizlik...

Tam anlamıyla ihtiyacı olan üç şey bundan ibaretti. Masum yüzünün arkasında gizlediği karanlık tüm ruhunu ele geçirmiş gibi hissediyordu. Her gün etrafına neşe saçan, güneş gibi parlayan Toprak için artık her yer karanlıktı ve kocaman bir boşluktan ibaretti. Her insanın aydınlık yönünün arkasına gizlediği karanlık bir gün ortaya çıkacaktı ve çıkmıştı da. Belki bir gün mutlu olabileceğini düşündü, ancak bu annesinin intikamını aldıktan hemen sonra olacaktı. İntikam almadan yüzünün gülmeyeceğine yemin etmişti, zaten böyle bir durumda yüzü nasıl gülebilirdi ki? Yaşadıklarını tarif edecek bir kelime yoktu, hislerini anlatabileceği hiçbir duygunun karşılığı yoktu. Üzgün olmak, parçalanmak, kalbinin acıması gibi terimler bu hissin yanında çok hafif kalırdı. Yüzünü sertçe kapadığı ellerini alnından saçlarına doğru götürdü ve çiyden nemlenmiş saç diplerini sıktı. Başaracaktı, her ne kadar mide bulandırıcı bir durum olsa da bununda üstesinden gelecekti, gelmeliydi, gelmek zorundaydı.

KATİL KALPLER ŞEHRİ (+18)Where stories live. Discover now