8.BÖLÜM: BELİRSİZLİK

3.5K 307 223
                                    

♡Nasılsınız?

♡Sınavlar yüzünden pek vakit ayıramıyorum yazmaya onu da geçtim bilmiyorum yazasım gelmiyor bazen. Yazsam bile geri siliyorum beğenmeyip...

♡Bana kalsa bu bölümü de uzun bir süre paylaşmazdım. Sırf siz beklediğiniz için direk içimden geldiği gibi yazdım. O yüzden begenir misiniz bilmiyorum. Umarım güzel olmuştur🫶🏻

♡Bir çok kişi bu bölümü bekliyordu. Ve ben geç de olsa en geç on iki de atarım demiştim. Ve bazı sebeplerden dolayı, beklenmedik. Yazamadım, sizlerle de paylaşamadım🥺 kusura bakmayın ve beklediğiniz içinde ayrı bir mahcup oldum söyleyip sözümde durmamam ise ayrı bir mesele.

♡Şimdiden yıldıza basarsanız çok sevinirim⭐

♡Yazım hatalarım olabilirr🥹🫶🏻

🦋İyi okumalar🦋


Geçmiş zaman

Kitaba o kadar dalmıştım ki, sessiz dükkana bir çığ misali düşen ses, beni gerçekliğe döndürdü. Artık ne kadar daldıysam yerimden zıplamıştım mübarek!

Etrafta duyulan ses çok yüksek olmasa dahi yinede ellerim yavaştan titremişti. Engelleyemiyordum bu durumu.

Derin bir nefes vererek, elimdeki kitabın kapağını kapatıp, ayağa kalktım. Üstümü hafifde olsa şöyle bir gözden geçirip, elimdeki kitap ile sesin geldiği yere doğru ilerlemeye başladım.

Mehmet abi küçük bir işinin olduğunu söyleyip gitmiş, dükkanı bana bırakmıştı. Her ne kadar bir tarafım bu duruma karşı endişe duysa da yapabileceğime inanıyordum. Neticesinde kitap ismi söyleyeceklerdi bende onlara istedikleri kitabı bulup vericektim.

Derin bir nefes alıp köşeyi dönerek gözlerimi kapı tarafına çevirdim.

Gerginliğim bir anda uçup gitmişti sanki... Bayım elindeki ıslak montu, kapı tarafındaki koltuklardan birinin arkasına kuruması için sermişti. Arkası bana dönük olduğu için tam olarak ne yaptığını göremiyordum. Ama tek ıslanan montu olmamıştı orası kesindi.

Sanki varlığımı hissetmiş gibi bedenini tamamen bana doğru çevirdi. Üzerinde kısa kollu siyah bir tişört, altında ise ona uyumlu renkte bol bir pantolon vardı. Sahi bayımı hiç uzun kollu bir kıyafet ile görmemiştim. Üstüne tabiki hırka, mont giyiyordu ama tişörtü her zaman kısa kolluydu.

Saçları ıslanmış, uzun kesimleri yüzüne yapışmıştı. Orman gözleri, gözlerimi kıskacı içerisine alarak, "Mehmet amca yok mu?" dedi. Üşümüyor muydu acaba? her ne kadar dükkan, dışarıya göre sıcak olsa dahi yine de soğuktu neticesinde.

"Kitapkurdu sana diyorum, daldın gittin öyle." gözlerimin önünde sallanan el ile düşüncelerim bir bulut misali ortalığa dağılmıştı. Boğazımı temizleyip, "İşi olduğunu söyleyip gitti." dedim.

Bayımla karşılaşmam üzerinden üç ay geçmişti. Her haftasonu istisnasız dükkana geliyor zamanının çoğunu burda geçiriyordu. Açıkçası benim de işime geliyordu. Kitap zevklerimiz benzer olduğu için bazen aynı kitapları okuyor, bitirdikten sonra ise kitaplar üzerinden sohbet ediyorduk.

Onun yanındayken hiç olmadığım kadar heyecanlı, mutlu ve huzurlu hissediyordum. Okuduğum kitaplarla ilgili istediğim gibi konuşabiliyordum, beni dinliyordu. Çok konuşmamdan rahatsız olmuyordu hatta o da arada katılıyordu konuşmama. Aynı kitapları okuyup dedikodusunu yapıyorduk. Her ne kadar bayım bu duruma o şekil bakmasa dahi yaptığımız faaliyetin tanımı tam olarak buydu.

KALP ÇARPINTISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin