Bölüm 10: Sarı Lale Kokusu

2K 114 35
                                    

CANHIRAŞ

🫀

"Üzülme kelebeğim, bugünü atlatırsak yarın diye bir şey yok."

Ah Muhsin Ünlü

Bölüm 10: "Sarı Lale Kokusu."

Sayıkla. Yaralarına merhem sürenin ismini sayıkla. Toprağa göm, toprağını öp, toprağına su ver. Toprağa ismini fısılda, büyüsün günahıyla.

Sayıkla...

İzlerim vardı hâlâ bedenimde bir yük gibi taşıdığım, o izlerden kurtulamayacağımı fark etmiş olmamın acı gerçekliği vardı zihnimin içinde. Alışacaktım, buna mecburdum. Hayat beni buna mecbur bırakmıştı bir seçim hakkı dahi sunmadan. Yaşayacaksın, denmişti ve ben yaşamıştım. Şimdi ise, alışacaksın, deniyordu ve ben alışacaktım. Hayat her zaman adil olmayabiliyordu ve ben bunu çok erken yaşta kavramıştım. Hafızama keskin bıçaklarla kazıdığım bu gerçeklikten kaçma şansım da niyetim de yoktu.

Hayat her zaman adil değildi ve dünya kötülerin mesken tutacağı bir cehennemden farksızdı.

Ben kötü değildim. En azından bunu seçmemiştim. Bu yüzden de bu dünyaya mesken tutmayacaktım, gidecektim, göçecektim. Kurtulmak için ne gerekiyorsa yapacaktım. Yeniden doğacak, yeniden yaşayacak ve belki de yeniden ölecektim. Biliyordum ki benim başka bir hayatım daha vardı. Her şeyi düşünen ve adaleti sağlayan bir tanrı varsa eğer, bana bir hayat daha bahşedecekti. Buna tüm kalbimle inanıyordum. Diğer insanlar gibi gülebildiğim ve gerçekten nefes alabildiğim bir yaşam daha sunacaktı bana. Çünkü benim tanrım haksızlık yapmazdı.

Düşüncelerimde boğulmaya bir son verip aynanın karşısına geçtim ve bedenime baktım. İstanbul'a geldiğim ilk gün giydiğim kahverengi, ekoseli eteği giymiştim. Altına yine aynı çizgili çorapları geçirmiş, diz kapaklarımın hemen altına kadar çekmiştim. Bu sefer bot giymeyecek, siyah rugan kunduralarımı giyecektim. Tatlı duracağını düşünüyordum. Eteğimin üstüne kare yakalı ve kolları hafifçe kabarık, beyaz bir bluz giymiştim.

Boynumdaysa annemden kalan kolyem vardı. Uzun zaman sonra takmaya cesaret edebilmiştim.

Ellerimi saçlarıma götürdüm ve kabarması için arkaya doğru elimin tersiyle birkaç defa savurdum. Ardından omzuma doğru yatırdım ve aynada kendime gülümsedim. Aynaya iyice yaklaşıp işaret parmağımın tersi, başparmağımın ucuyla yansımamın yanağını sevdim. "Bugün tüm kötülüklerinden arınacak ve bembeyaz kalacaksın," diye mırıldandım.

Bugün gideceğim yere daha önce hiç gitmemiştim ama gördüğüm günden beri aklıma mıh gibi saplamıştım. İsmini kazımıştım belleğimin en önemli yerine.

Yatağımın üzerinden askılı çantamı aldım ve omzuma geçirdim, ardından odamdan çıkarak koridora giriş yaptım. Dış kapının hemen yan tarafındaki ayakkabılıktan kundurularımı çıkararak yere koydum, ayaklarıma geçirdim. Kapının tüm kilitlerini teker teker açıp kendimi dışarı attım ve kapımı kapatarak yeniden kilitlemeye başladım. Üç kere kilitlemiştim her zamanki gibi. Anahtarı çıkartıp çantama atacağım sırada karşı kapı açıldı ve gözlerim Kaan, Korhan ve arkalarındaki Karan'ın bedenleriyle karşılaştı.

Beni gördükleri an sohbetlerini yarım bırakmış ve gülüşmeleri yarıda kesilmişti.

Korhan sevinçle bana baktı ve el salladı.

"Kuzucuk!" diye bağırıp yanıma geldi ve iki elini yanaklarıma atıp sıktı, iyice sündürdü.

Güldüm bu hareketiyle. "Korhan!" diye mızmızlandım yerimde.

SÜVEYDAWhere stories live. Discover now