Bölüm 6: Uyuyan Devin Masumiyeti

885 74 73
                                    

CANHIRAŞ

"Nefes aldığın şehir ne kadar şanslı!

Kim bilir, sesini gökyüzü sanan kuşlar bile vardır."

Sait Faik Abasıyanık

🫀

Bölüm 6: "Uyuyan Devin Masumiyeti."

Acı kendine. Bu hayatta kimseye acımadığın kadar acı hem de. Çünkü en çok sen hak ediyorsun merhametini. Nefretinden önce merhametini.

Acı kendine...

Parmak uçlarımdan tenimin her zerresine yayılan karıncalanma duygusuyla araladım göz kapaklarımı ve canlandırdım zihnimi. İrislerimin içine dolan güneş ışığı odamı aydınlatmış, sıcağıyla kavurmuştu. Boynumdan aşağıya, saç uçlarımdan damla damla terler süzülüyordu. Gözlerimi iyice açtığımda elimin Karan'ın saçlarında, başımınsa hemen başının yanında olduğunu görmemle irkildim, hafifçe geriye kaçtım.

Yatağımın baş ucuna koymuştu başını, yastığımın hemen yanındaydı. Ellerimin, saçlarında ne işi vardı? Hızla çektim ellerimi ve durumumuzu algılamaya çaba sarf ettim. Odamın kapısı hafifçe aralıktı. Yatağımın ucuna oturmuş, bacaklarını ileri doğru uzatmıştı. Başını geriye doğru yatırarak yatağıma sabitlemişti. Büyük ihtimalle boynu veya beli tutulacaktı.

Dudağımı dişledim ve elimi omzuna attım dürtmek için. Fakat uzandığından dolayı duruşu bozulan tişörtünden omzunun gerisine doğru uzanan izleri görmemle duraksadım. Bu izler de neyin nesiydi? Benim sırtımda olduğu gibi onun da sırtında izler mi vardı? Benimkiler yanık iziydi, şarapnel parçasının batıklarıydı. Ya onunki? Onun canı nasıl yanmıştı?

"K-Karan," diye fısıldadım kulağına doğru. Elim yavaşça başına gitti ve ensesinin üstünden kavradı. Böyle durursa boynu ağrıyacaktı diye düşünüyordum ama kim bilir, kaç saattir bu pozisyondaydı?

Omuz silktim ve başını bırakıp az önceki pozisyona geri dönmesini sağladım. Ben de uyandığımdaki gibi başımı hemen başının yanına koydum ve elimi kararsız bir şekilde saçlarına attım.

"Kim bilir, sen ne zamandır uyumuyorsun?" diye mırıldandım. "Bana derman olmaya çalışırken hangi yaranı göz ardı ediyorsun, Soğuk Sesli Prens?"

Sesim fısıltı gibiydi, nefesim boynuna ve saçlarına değiyordu. Saçlarında dolaşan ellerim, yumuşaklığından dolayı aralarından kayıp gidiyordu. O da benim gibi terlemişti. Yüzüne değen güneş ışığı, parıl parıl parlatmıştı tenini. Onu ilk defa bu kadar yakından inceliyordum. Başını geriye doğru yatırdığı için çenesi belirginleşmiş, boynundaki damarlar gözlerimin önüne serilmişti.

Boncuk boncuk damlalar ışıldıyordu yüzünde. Çok masum duruyor, bebek gibi uyuyordu.

"Ne kadar garip, değil mi?" dedim saçlarıyla oynamaya devam ederken. "Birkaç hafta öncesine kadar bir yabancıydın. Şimdi başımda nöbet tutan uyku meleği... Sayende rahatça uyudum, yabancı, teşekkür ederim," diye mırıldanıp yavaşça ileri doğru kaykıldım. Burnum kulağının arkasına değerken dudaklarımı da oraya değdirdim ve geri çekildim. "Teşekkür ederim."

"Korkma!" diye bir feryatla ileri doğru atılan Karan'ın bedeniyle hızla geriye doğru kaçtım ve yatağımın yaslı olduğu iki duvarın köşesine sığındım. Dizlerimi kendime çekmiştim.

Hızla kalkıp inen göğsüne elini tekrar attığında, "Korkma," diye mırıldanmıştı, az önceki bağırmasının aksine daha sakin bir ses tonuyla.

SÜVEYDADove le storie prendono vita. Scoprilo ora